12. "Paratoner"

6.2K 741 441
                                    

Şuan karantinadayım maalesef. Baş ağrım çok fazlaydı ama son günlerde epey hafifledi. Laptopun başına oturabilecek hale gelmem uzun zaman aldı. 

Gelecek bölüm daha erken gelecek. 

İsa, kınada dövüldü. Ayakkabısı çalındı. Kafasında soğan kırıldı. Ceketini kaptırdı. Daha fazla başına ne gelebilirdi?

Kına gecesi gelini göreceğini ummuştu ama buranın adetleri çok sıkıydı. Damat kendi kınasında, gelin kendi kınasında bulunuyordu. Erkek kardeşlerinin bir kaçı da ona destek çıkmak için gelmişti. Ama daha çok, dalga geçmek için oradaydılar. 

İkizi düğüne katılmayacaktı. İsa, ondan özellikle katılmamasını rica etmişti. Hayatına yön vereceği şu günlerde, Kayseri'den uzaklaşmasına gönlü razı değildi. Musa anlamadığı bir şekilde, mektup arkadaşına doğru çekiliyordu. Onu halen Yüsra sanıyordu ama kalbi biliyordu. Ve o yolu takip ediyordu. İsa, onun doğruları çözeceğini umuyordu. Ya da Rana'nın ona açılacağını... Eğer hiç biri olmazsa, İsa sonunda gerçekleri söylemek zorunda kalacaktı. 

İsa, o sabah düğüne katılmak için kalktığında, bütün kemikleri ağrıyordu. Yataktan doğrulamadı. Sanki bedeni yatağa yapışmıştı. Bacakları şu kemer oyunuyla dövülmekten yanıyor, tüm kasları gerilmekten sızlıyordu. 

Yeniden denedi ve bir erkek kahkahası işitti. Yataktan doğrulamamasının sebebi, gerçekten yatağa yapışık olmasıydı. Hırsla kollarını çekince, hem pijamasından, hem de yataktan yırtılma sesleri geldi.

Koca bir kahkaha tufanı o zaman başladı. Kapı ağzından içeri doluşan kardeşleri, Uğursuz Uğur, bir kaç tane daha genç iki büklüm olmuş, haline gülüyorlardı.

İsa, homurdanarak doğruldu. Kendiyle beraber kalkan döşekle, adeta yürüyen bir gulyabaniydi. Onları alkışlamaya çalıştı ama kolları güç bela bir araya geliyordu. 

"Pekala, bu şekilde damat olamam. Bana makas getirmek zorundasınız."

"Makas kesmiyor!" diyen Osman kahkahalarla gülmeye devam etti.

"Ulan, insanın kardeşi düğününde elini cebine atar. Benimkiler elini benim cebime atıyor."

"Pijamanın haline bakılırsa cebin epey delik ağabey."

Uğur'a yılgın gözlerle baktı. "Oğlum, senin aklın hep itliğe çalışıyor. Hiç yorulmuyor musun?"

"Hayatımda daha çok eğlendiğim bir düğün hatırlamıyorum. Hem halamdan kurtuluyorum hem de eniştemden para koparıyorum." 

İsa, hafif bir tebessümün suratını işgal etmesine engel olamadı. "Enişteyim değil mi?" 

"Şuna bak!" ağabeyleri olan ikizlerden Kasım uykulu gözlerini devirdi. "Bu da ağabeyimiz Mehmet gibi körkütük olmuş. Bize hayrı dokunmaz."

İsa sırıtarak Kasım'a baktı. Her yanı ağrısa da, mutluluk kalbinde filizlenmişti. "Küçüğün senden önce evleniyor diye mi bu sitemin?"

"Aman Allah korusun." Koltuğa doğru gerindi. "Evlilik uykumu böler. Yok orada yatma, oraya oturma, orada kestirme, burada şekerleme..."

Kasım, bulduğu her yerde uyurdu. Yanına kendini atan Kazım, tıpatıp benzer ikizine sırıtıyordu. "Gelecekle ilgili tüm hayalin uyumak mı?"

"Tabi ki!" Kasım esnedi. "Yurt dışında böyle bir meslek varmış. Yatakları deniyormuşsun. Bu gidişle ben oralara gider, hayalini kurduğum yata yata para kazanma işini elde ederim."

"O iş öyle işlemiyor." İsa, Uğur'un ipleri keserken pijamasını da kesmesini kaşlarını çatarak izledi. "Dilenci gibi görünüyorum." 

"Bence çok havadar oldu." İsa, yanı başındaki yastıklardan birini kardeşi Salih'e fırlattı. Ona, "Aklı Havada" diyorlardı. En küçüğün bir büyüğüydü.

Kalp İkizi (Umut Serisi 6)Where stories live. Discover now