11

603 84 49
                                    


Jongin'e fazlasıyla alışmıştım. Ve bu oldukça korkutucuydu. Yokluğunda gözlerimin istemsizce onu araması, onu düşünmek rahatsız ediciydi. Etrafımı saran yabani otlarını zamanında kesmediğim için çabucak uzamışlar, şimdi ayağıma dolanıyorlardı.

Sanki şu an bile onu düşündüğümü biliyormuş gibi tam da bu sırada telefonuma mesaj atmıştı. Sandalyemin etrafında dönerek tezgahtan telefonu hızlıca aldım ve ekrana baktım.

"Bay Oh, şu an üyelik eğitimindeyim..."

Ardından tekrar mesaj geldi. Bu sefer birçok fotoğraf vardı. Gülümseyerek tek tek fotoğrafları açtım. Bir zamanlar okulla beraber gittiğim tatil yerlerini andırıyordu. Öğrenciler havuz kenarında eğleniyor, masalarda sohbet ediyorlardı. Jongin hiçbirinde yoktu, hepsini kendisi çekmiş olmalıydı. Fotoğrafları daha yakından incelemeye çalıştığımda, Jongdae kafasını uzatarak bana baktı. "Seni böyle gülümseten şey ne?" diye sordu yamuk bir sırıtışla.

Ekranı hafifçe çevirip ona gösterdim. "Jongin bana eğitimden fotoğraflar gönderdi."

"Eğitim?"

"Üniversite de aynı bölümdeki öğrencilerin katıldığı bir etkinlik. Birlikte iki günlük bir tatile gidiyorlar."

Jongin bu yüzden üç günlük izin almıştı benden. Jongdae'de benim gibi fotoğrafı incelemeye başladığında ufak bir ıslık çaldı. "Şu an keşke üniversite okusaydım diyorum, böyle üniversite hayatım olacağını bilseydim eğer... Şanslı. Geceyi orada mı geçirecekler? Nereye gittiler?"

"Gapyeong."

"Oh, Gapyeong. İyiymiş." İmrenerek birkaç fotoğrafa bakarken, "Bir dakika," heyecanla durup yukarıdaki yuvarlak küçük ekrana tıklayıp Jongin'in profil fotoğrafı açtı. "Buna bak," dedi. Jongin profilini güncellemişti ve bugüne ait olduğu çok belliydi. Yarım kollu beyaz tişörtüyle havuzun kenarında gülümseyerek kadraja bakıyordu. Güneşin altındaki esmer teni daha da parlarken, gençliğin verdiği cazibesi oldukça yüksekti. Ben fotoğrafa dalmışken, Jongdae'nin sonradan eklediği yorumu tüm bu düşüncelerimin arasından sıyrılıp daha fazla esmer olanı beğeniyle süzmeyi kesmemi sağladı.

"Bu fotoğraf kesinlikle bir kız tarafından çekilmiş," demişti Jongdae kendinden oldukça emin bir şekilde.

Umursamaz görünmeye çalıştım ama bir yandan da neden bunu söylediğini deli gibi merak ettim. İçime bir huzursuzluk dolarken, "Hımm, gerçekten mi" diye sordum. "Nasıl bir bakmayla bunu çıkardın?"

Nasıl emin olabilirdi ki? Ayrıca bir kız tarafından fotoğrafı çekilmesinde ne gibi bir sorun olabilirdi? Sonuçta sınıfça oraya gitmişlerdi ve eminim ki Jongin'in birçok kız olan arkadaşı da vardı. Arkadaşlar birbirlerinin fotoğrafını çekebilirdi. Jongdae benimle aynı fikirde değildi ama.

"Burada harika çıkmış! Normalde de zaten yakışıklı ama fotoğrafı çeken özellikle onu yakından inceleyen ve duyguları olan biriymiş gibi duruyor. Böyle şeyleri fark etmede çok iyiyimdir, gözümden kaçmaz." Derin bir iç çekip telefonu geri bana uzattı. "Sanırım Jongin için gezide aşk kıvılcımları oluşmaya başlamış. Kıskandım."

Son sözü söyleyip geri işinin başına dönerken, ben ise birkaç saniye öylece telefon ekranında hala durmaya devam eden Jongin'in suratına bakakalmıştım. Tekrar gülümsemeye çalıştım ama artık eskisi kadar heyecanlı bir gülümseyiş dudaklarımda hakim değildi. Jongin'e geri cevap yazmadan görüldü de bırakırken, telefonu geri tezgahın üstüne bıraktım ve Jongdae'ye katıldım. "Hadi bu limonları yıkayalım."

"Ben de tatile gitmek istiyorum..."

*

Bugün yaşadığım en uzun gündü. Bir türlü kafamı toparlayamamış, birkaç kere yanlış sipariş götürmüş ve ufak bir baş ağrısı çekmiştim. Eve geldiğimde ise hala kendimi kötü hissetmeye devam ediyordum. Bu kötü enerjiyi ortadan kaldırmak için aklıma gelen son şey ise, birkaç bira kutusunu bitirdikten sonra aklıma gelmişti. Ya da baştan beri hep aklımdaydı ama ilk adım için bir şeyler gerekmişti. Emin değildim. Telefonun çalışı kulaklarımda yankılanırken belki de aramayı görmezden gelecek diyordu iç sesim. Ya da kalabalık ortamda olduğu için telefonun sesini bile duymayacaktı.

something just like this // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin