8

618 88 41
                                    


Birkaç gün geçti.

Jongin'in yaptığımız şeyin bir hata olarak görülmesiyle ilgili bir problemi olmadığını söyleyerek beni sakinleştirmesinin üzerinden sadece birkaç gün geçti.

Beni ezen pişmanlık hissi sanki hiç var olmamış gibi yok oldu, onun nezaketi sayesinde.

Bu yüzden başka sorunlarla ilgilenebiliyordum, mesela bugün gelmesi gereken bardaklar gibi... Derin bir iç çekip depodan çıktım.

En azından Jongin görünüşte böyleydi. Gerçek düşüncelerinden ve duygularından kesin olarak emin olmam imkansızdı. Ona baktığımda zihninden geçenleri okuyabilmeyi dileyip duruyordum. Bana tüm çıplaklığıyla her şeyini göstermesini istiyordum. Çünkü... içimden bir ses tamamen dürüst olmadığını söylüyordu. Fakat ben kimim ki onu bu yüzden yargılayım? İkimiz arasında güvenilmeyecek birisi varsa, o da bendim.

Daha önce hiç bu kadar sabırsız hissetmiş miydim?

Sürekli kaçıp durmama rağmen onunla arama mesafe koyamıyorum... Sanki bir daire çizip duruyorum etrafımda; dönüp dolaşıp ilk başladığın yere, onun yanına geri dönüyorum.

Onun gerçekte ne hissettiğini hem bilmek isteyip hem de bilmekten korkarken, o gece zihnimde ki en özel odalarından birine sahiplenmiş ve çıkmaya hiç niyeti yokmuş gibiydi. Gözleri bedenimin her yerini incelerken ki kızarmış kulaklarını ve titrek nefeslerini aklımdan çıkaramıyordum. Gece rüyalarımı işkal etmesi yetmez gibi sabahları bile onu düşünüp duruyordum.

Bana karşı gönüllü olarak genişlettiği nazikliği, daha çok canımı yakıyordu.

Aynı zamanda... kelimeleri ona yaklaşmamın bir sorun olmadığını söylüyormuş gibi olduğundan ona uzanan ellerimi durdurmamı zorlaştırıyor.

Fakat tam olarak sorumluluk alacak cesarete sahip değilim.

Çünkü gücüm yetmez, bunun bilincindeyim.

Depodan çıktığımda, daha fazla kaçış alanım yoktu. Jongin kasanın başında dururken bana seslendi: "Bay Oh, bazı paketler geldi."

Daha fazla kaçacak yerin yok Sehun, iç sesimin sinir bozucu eşliğiyle yanına gitmekten başka çarem yoktu.

"Ah, ben sipariş ettim. Tek kullanımlık bardaklar yeteri kadar kalmamıştı."

"Onları yerleştireyim mi?" Kasanın diğer tarafında, tezgâhın arkasında duran kolileri göstererek sorduğunda, "Evet, iyi olur," dedim.

Jongin yere çömeldi ve koliyi açıp içindekileri çıkarmaya başladığında, ben de kasanın başına geçerek son müşteriyle ilgilendim. Aramızda fazla mesafe yoktu ve o ayak ucumda plastik bardakları çıkarıyordu. Müşterinden aldığım parayı kasaya koyarken, onun bana olan bakışlarını hissettim. Siyah küreleri ne zaman dibinde olsam hep beni takip ediyordu. Bazen bunu bilerek yapıp yapmadığını merak ediyorum. Sanki o bile bunu bilinçli bir şekilde yapmıyormuş gibiydi. Bu yüzden, "Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordum bilerek.

Gözleri kocaman açıldı, "H-hayır!" dedi kekeleyerek. Hemen önüne dönüp içindekileri çıkarmaya devam etti fakat bu sefer kızaran bir yüzle.

Onu daha fazla rahatsız etmemek için sadece müşterilerle ilgilenmeye devam ettim. Birkaç defa içecekleri hazırlamak için arkaya geçip tekrar kasaya geldim. Son müşteriyi de gönderdiğimde, biraz dinlenmeyi düşünüyordum. Koltuklardan birine geçmek için hareketleneceğim sıra bacağımda hissettiğim varla yok arası dokunuş beni gafil avlamıştı. Gözlerimi aşağıya indirdiğimde Jongin bir parmağıyla ayak bileğimdeki halhala dokunuyor, diğer parmakları ise bacağımla temas ediyordu. Bugün hava fazlasıyla sıcak olduğu için dizlerimin üstüne kadar gelen bir şort giymiştim ve süs niyetine de bileğime uzun zamandır giymediğim halhallardan birini takmıştım. Oldukça sıradandı. Niye bu kadar dikkatini çektiğini bilmiyorum ama Jongin, halhalın ince sarı zincirinden parmağını geçirdi ve yuvarlak ucunu iki parmağın ucuyla tutup kaldırdı.

something just like this // sekaiWhere stories live. Discover now