1

1.9K 120 99
                                    


"Hey, en azından erkenden boşanmış olman iyi bir şey," dedi telefonun diğer ucundaki cızıltı ses. Söyleyeceği çok şey varmış gibi geliyordu kulağa.

"İlk erkek arkadaşınla evlenmek mantıklı bile değildi zaten."

Evet, mantıklı değildi ama evleneceğimi söylediğimde hepiniz büyük coşkuyla tebrik etmiş ve ne kadar yakıştığımızı söyleyip durmuştunuz. Elbette bunları ona hatırlatmadım. Sessizce dinlemeye devam ettim ortamdaki sıcaklığı daha da fazla hissederken. Klimalar çalışıyordu ama yaz ayının kendini göstermesini engelleme konusunda başarısız kalmışlardı.

"Kendi işin var ve hala gençsin."

Yirmi sekiz yaşında bir omegaydım. Her ne kadar omega tarafım çekinik olsa da... Yaşıtlarımın evlenip boşanması çok görünen bir şey değildi. Bağın bozulması bile çok ayrı bir işkenceyken kimse kolay kolay buna göze alamazdı.

Evlenirken nasıl gözümü kararttıysam, boşanırken de öyleydim ben ama. Kurduğum hayallerin altında kalmış bedenimi toplamaya çalışmakla uğraşırken, bozulan bağın faturasını düşünememiştim bile.

"Sadece daha iyi bir adama ihtiyacın var, tamam mı?"

Demek istediği şey, daha iyi bir alfa bulmaya ihtiyacın var. Sanki normal bir alfanın benden hoşlanması çok olasıymış gibi beni teselli etmeye çalışıyordu. Buna ihtiyacım yoktu ama beni dinleme konusunda çok kötüydü. Bu yüzden sadece ortama ayak uydurmaya devam ediyordum. Arkadaşlarıma göre bana sahip olan her alfa çok şanslıydı. Chanyeol şanslı bir alfaydı. Onun gibi alfası dominant olan birinin bana bakmış olması onlara garip gelmemişti. Bu duruma şaşıran sadece bendim. Benim gibi hiç omegayla alakası bile olmayan birinin bir alfa tarafından beğenilmesi absürtlüğünü fark eden sadece bendim o zamanlar. Ama sonrasında... geç de olsa diğerleri de fark etmişti. Dile getirmek onlar için zordu o kadar. Duygularımı incitmek istemiyorlardı. Halbuki ben bu gerçeği görmelerini uzun zamandır bekliyordum.

Sonunda, "Kafe nasıl?" diye sorduğunda Minseok, rahat bir nefes aldım. Telefonu kulağıma daha çok bastırırken, "Aynı şekilde," dedim. Konuşma sırasını yakalayabildiğim için hafifçe gülümseyebiliyordum şimdi.

"En azından kira derdin yok, sonuçta tüm bina ailene ait. Gerçekten çok şanslısın, Sehun."

"Evet, biliyorum..."

Ailemi genç yaşta kaybetmiş olmama rağmen hiçbir zaman maddi sıkıntı çekmemiştim. Ailem arkalarında bana iyi bir servet bırakarak bu konuda hiçbir zorluk çekmeyeceğimden emin olmuştular. Yine de şanslı olarak anılmak tuhaftı. Gerçekten şanslı mıydım, sadece param olduğu için?

"Yakında seni ziyaret edeceğim, bay!" deyip kapattığında telefonu tezgâha bıraktım. Kapağı açık kalmış tükenmez kalemi alıp, telefonu açmadan önceki işime devam etmek için kâğıda eğildim. Yazım yarım kalmıştı. Dağınık düşüncelerimle detayları tamamlarken, keşke telefonu açmasaydım diye söylendim içimden. Telefonu açmasaydım belki tekrar o karanlığa düşmez ve bugünü sorunsuz bir şekilde atlatabilirdim. Düşünmek bile istemeyeceğim şeyleri hiç düşünmeyecektim o zaman. Aklıma bile gelmeyecekti. Her şey yolundaymış gibi davranmaya devam edecektim. Ama hayır, bunların hiçbir olmayacaktı artık çünkü o lanet olasıca telefonu açmış bulunmuştum.

"Kocan nasıl olur da seni çekici bulur eğer sen işinle çok meşgul olursan?"

"Çocuklarınız yok, zaten bir omega gibi bir vücuda da sahip değilsin. Çocuk sahibi olma şansın var mı bari? Oğlumun eve gelip seninle takılması için hiçbir nedeni yok."

something just like this // sekaiحيث تعيش القصص. اكتشف الآن