7

671 85 57
                                    


Gün doğumunu hafif aralık gözlerle karşılarken, etrafımdaki her şey fazlasıyla sessiz ve sakindi. Puslu, mavi havanın ortalıktan kayboluşunu izliyordum. Zihnim uyuşuk, bedenim ise tatlı bir yorgunlukla kaplıydı. Ne kadar saat uyuduğum hakkında bir fikrim yoktu ama çok fazla olmadığına emindim. Uykuya daldığım anı bile hatırlamıyordum çünkü o sıra çoktan kendimden geçmiş olmalıydım.

Fazlasıyla sakin ve tatmin olmuş halimle diğer tarafıma yavaşça döndüğümde ise yatağımın diğer tarafında normalde boş olması gereken alana sahiplenmiş Jongin duruyordu. Dün geceyi bana asla unutturmayacak kişiydi o. Bana yaptığı onca şeyden sonra benim aksine derin bir uykunun içerisindeydi. Çıplak bir şekilde yatmaktan rahatsız değilmiş gibiydi, üzerine örttüğü örtü sadece belinden sonrasını kapatacak kadar aşağıya inmiş ve yeni doğan güneşin sıcak ışığı esmer sırtına düşmüştü. Ben uyuduktan sonra gider diye tahmin etmiştim ama bu konuda da yanılmıştım.

Bir süre sadece uyuyan suratına izlemeye devam ettim çünkü istesem de gözlerimi ayırmamı imkânsız hale getirmişti.

Bir melek gibi masum görünüyordu uyurken. Pembe, kalın dudakları hafif aralık; düzenli bir şekilde nefes alıp veriyordu. Uzun kirpikleri suratında gölge oluşturuyorken, fazlasıyla huzurlu görünüyordu. Yakışıklı yüzü uyanır uyanmaz gördüğüm ilk şeyin olması kötü bir tecrübe değildi. Eğer dikkatli olmazsam hemen alışabileceğim bir şey olma ihtimali çok yüksekti.

Şimdi ne olacaktı?

Dün gecenin görüntüleri zihnimde yer edinmeye başladığında, omega tarafım mutluydu. Uzun zaman sonra ilk kez mutlu olması otomatik olarak beni de mutlu etti. Deli gibi kendi kendime gülümsüyordum onu izlerken. Dışarıdan bakıldığınca açıklaması zor bir görüntü yarattığımın farkındaydım. Bu sırada Jongin hafifçe hareketlenerek beni daha fazla kendimle baş başa kalmaktan kurtarmıştı. "Mm..."

Gözleri yavaşça açıldığında, "Günaydın," diyerek mırıldandı uykulu sesiyle. Yüzünü yastıktan kaldırdı, siyah küreleri kirpiklerinin arasından bana baktı.

Yutkundum, sonra bir kez daha. Gözlerim şaşkın bir şekilde onu izlemeye devam etti. Bir insanın sabahın bu saatinde bile bu kadar iyi görünmesi adil değildi.

Jongin biraz daha kendine gelip, nerede ve nasıl bir görüntüde olduğunun bilincine vardığında; tamamen yükselerek oturur pozisyona geçti. Bir eliyle gözlerini ovuştururken, "Özür dilerim," dedi. "Uykuya daldığını gördükten sonra gidecektim aslında."

Jongin... Bu kadar sevimli davranmak ve beni kışkırtmak zorunda değilsin...

Sabahın bu kadar erken saatlerinde daha zorlanmaya başlayacağımı bilseydim eğer Jongin'e mutlaka geceden burada kalmamasına söylerdim. Ama bunun için de artık çok geçti. Tıpkı onun gibi yatakta oturur pozisyona geçtim, sırtımı ona döndüm ve ayaklarımı yere attım. "Sorun değil,'' dediğimde, sesimi dün gece fazlasıyla kullandığım için fazlasıyla pütürlü çıkmıştı ve bu sefer utanç için de kızarma sırası bana geçmişti. Sabahlığımı üzerime geçirdim hızlıca, kalktığımda "Kahvaltı etmek ister misin?" diye sordum sanki sesimin farkında değilmiş gibi. Biraz daha yatak odasında, ikimiz de çıplak bir şekilde durursak kontrolümü kaybedebilirdim.

"Hayır... böyle iyiyim."

"O zaman kahve?" Kapıdan çıkmadan önce ona baktığımda, başını uysalca evet anlamında salladı.

"Duş aldıktan sonra gel," dedim ve odadan çıktım.

Evdeyken hazırladığım klasik kahvemi yapıp iki bardağa koyduğumda, birini masaya bırakıp diğerini de elime alarak balkonda durdum. Soğuk hava sabahlığımın açık bıraktığı vücuduma çarparak bir an için üşümemi sağlarken, kendime gelmeme de yardımcı olmuştu. Hala buharı tüten kahvemden küçük yudumlar alırken, arkadaşlarımın tek gecelik ilişki sonrası sabahın ne kadar rahatsız edici olduğunu söylerken ne demek istediklerini de anlamış oldum. Üniversitedeyken gece kulüplerine ve barlara çoğu kez grupça gitmiştik, o yaşlarda özellikle de herkesin genelde tek bir amacı oluyordu. Kimse uzun soluklu bir şeye bakmazdı. Gece birlikte olduğun kişi, sana tüm dünyası senmişsin gibi davranıp her şeyinle ilgilenirken; sabah olduğunda yüzünü bile görmek istemezdi. Bana anlatılan şey buydu en azından, kendim hiçbir zaman bunları deneyimlenmemiştim. Şimdiye kadar...

something just like this // sekaiWhere stories live. Discover now