9

666 83 25
                                    


Jongin onu işe aldığımda bana, daha önce hiç iş deneyimi olmasa bile bir kez ona gösterdiğimde hemen yapabileceğini söylemişti.

Öyle de olmuştu. Ama bu konu sadece iş alanıyla sınırlı olmadığını ben sonradan öğrendim.

"Mmh."

Sırtım dolaplardan birini yapışmış bir vaziyetteyken, belden aşağısı çıplaktı. Bugün giydiğim şort şimdi yerde öylece duruyordu ve bunun sorumlusu olan kişi de önümde dizlerinin üstünde duruyor ve aletimi iştahla emiyordu. Aniden bu pozisyona nasıl geldiğimizi hatırlamakta zorlanıyorum. Jongin'in dudakları ve dili onun haricinde her şeyi unutmam konusunda oldukça kararlıydı. İlk önce yarısına kadar ağzının içine almış, kalan kısmını eliyle sıvazlamıştı. Ağzının içindeki ağırlığa alıştığında ise bu sefer hepsini birden almayı başarmış ve neredeyse boğazına kadar değmesine izin vermişti. Zevkimin arasında bir an için onun adına endişelensem de bundan rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Her an kusacakmış gibi bir refleks de bulunmamıştı. Aksine bundan en az benim kadar zevk alıyormuşçasına daha da hızlı hareketlerine devam ediyor ve zevk dolu hımlama sesleri çıkarıyordu.

Kafede, iş yerinde olduğumuzu unutmuştuk. Onunlayken unutmak zaten çok kolaydı. Bu yüzden onu seçmiştim, bu yüzden devam ettiriyordum her şeyi. Onun gücünü kendim için kullanıyordun ve artık onun da iznini aldığım içn bu konuda en ufak bir pişmanlık duymuyordum.

Onun sıcaklığını sahiplenip için de kaybolmayı tercih etmiştim. Çünkü o sıcaklığını gönüllü olarak benle paylaşmaya razıydı. Daha önce onun kadar bencil olmayan birisini daha görmedim. Bu onunla yarattığımız bu dünyada sonsuza kadar kalmak istememi sağlıyordu. Burası güvenliydi, burada saklanmama gerek kalmıyordu.

Ding!

Ama gerçek dünya asla peşimizi bırakmıyor.

Kendime gelmemi sağlayan ses kapının üstündeki çana aitti.

"Huh? Kimse yok burada. Beklemeli miyiz?"

Kapının diğer tarafındaki seslerle bedenim aniden kasıldı. Omzundaki sağ bacağımı indirmeye uğraştığımda, Jongin kalçalarımı sıkarak bunu yapmamam için beni uyardı.

"Jongin. Artık durmalıyız," fısıldayarak konuştum. Önce diğer sesleri duymadığını düşünmüştüm ama hayır, artık yalnız olmadığımızı biliyordu. Sadece umursamıyordu.

Jongin inatla beni emmeye devam ettiğinde, öne düşmüş saçlarından tutup çekiştirdim. Sonunda yüzü geriye çekildiğinde, kızarmış suratı ve alev gibi yanan gözlerini görebildim. Ağzından nefes alıp verirken, az önce beni yalamış olan dili dışarıya doğru sarkık duruyordu. Uyarıma rağmen beni dinlemedi ve birkaç nefes alıp verdikten sonra kalçalarımdan sertçe tutarak beni kendine doğru çekti.

"Jongin!" Kendime hâkim olamayarak biraz yüksek sesle bağırdığımda, gelen müşterileri hatırlayarak korkuyla iki elimle de ağzımı kapatmıştım.

"Biraz daha..." Gözlerini dikmiş, aşağıdan bana bakarken yalvardı. Böyle bir pozisyondayken bile köpek yavrusu bakışları atabiliyordu. Sanki buna hayır diyemeyeceğimi çok iyi biliyordu.

Müşteriler gidene kadar tüm inlemelerimi içimde tutmak için büyük bir savaş verdim. Dişlerimi alt dudağıma geçirmiş, en ufak sesin dışarıya çıkmasını engellerken kan tadı dilimle buluşmuştu. Belki de bu halde olmam Jongin'in hoşuna gidiyordu, beni köşeye sıkıştırma şansını elde ettiği için hareketleri büyük bir şevkle devam ediyordu. Neredeyse boşalacağım sırada hafifçe geri çekişmişti sadece.

"Bay Oh," diye seslendi pürüzlü sesiyle. "Gerçekten ürktünüz mü?" Baş parmağını ıslak olan girişimde dolaştırıp bastırdı. "Aniden... ıslandınız."

"Oh..." Jongin'in karşısında ilk kez utandığımı hissettim. Onunlayken üstünlük kuran hep bendim ama bu sefer rolleri değişmiştik sanki. Jongin bunu sorun etmedi. Bir cevap beklemeden, çıkarımının doğru olduğunu belli etmek için omzundaki bacağımı daha da kaldırdı ve tüm ıslaklığı yaladı. Bunu hiç utanmadan yapması dilimin tutulmasına sebep olmuştu.

"Tadınız çok lezzetli... Bay Oh."

Bu kez boşaldığımda inlemelerimin rahatlıkla dudaklarımdan kopmasına izin vermiştim. Hem yorgun hem de rahatlamayla iç çektiğimde bakışlarım Jongin'in pantolonuna takıldı. Saklamakta zorlandığı daralmayı fark etmemek imkânsız ama o yine de gömleğinin ucuyla kapatmak için bir çaba sarf etti.

"Jongin, sana da yapmama izin ver."

Yaptığı iyiliği geri ödemem gerekiyordu. Jongin, diliyle dudaklarının kenarındaki artıkları yalayıp baş parmağının ucuyla silmiş ve hafifçe gülümsemişti.

"Gerek yok... bir daha ki sefere," duraksayıp bana baktığında, "çünkü duramayabilirim," dedi.

Gözlerinde ki kendi aleviyle yanan karanlık ışık bu konuda ciddi olduğunu gösteriyordu. Gülerek saçlarını karıştırdım. Jongin yalnızca gözlerini yumarak terli saçlarıyla oynamama izin verdi. Kendini sakinleştirebilmesi için benden daha çok zamana ihtiyacı vardı.

Daha sonra gece benimle birlikte evime geldiğinde, bugün ki iyiliğinin karşılığını vermiştim. Ve o da söylediği gibi durmamıştı.



something just like this // sekaiOnde histórias criam vida. Descubra agora