12. Bölüm

96 8 1
                                    

Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.

Keyifli okumalar dilerim...

*****

Vakit ve Zaman...

İki kavramında aynı anlama geldiği düşünülsede, esasında vakit ve zaman kavramı birbirinden biraz farklıdır. Şöyle ki, vakit an da yaşanır. Zaman ise, bir ömür süregelen olayların akışını ağırdan alan, sonuçları aynı kapıya çıksada aslında büyük ayrışımı olan ve etkisi sağlam denilen iki ayrı kavram niteliğini taşır.

Öyle ki, geçmiş zaman bilgilerin, tecrübelerin birikim aktarımını sağlayan bir kavramken, şimdi ki zaman da biriktirilmiş liyakat bundan sonra ki gelecek zamana insanın olgunluk derecesini taşımaya yardımcı olur.

"Vakit varken, zamanı geldiğinde," denilen cümleler nasıl ayrışıyorsa işte aynen öyle...

Dün, bugün ve yarın.

Vakit ise, oyalanmak, uğraşmak, derhal yada bir takım durumlar için ayrılan süreyi kısatlmak veya uzatmak yoluna yarayan, zaman kelimesiyle aynı anlama gelsede arada fark yaratan bir olgu olmakla birlikte, müdahale şansımızın artmasına, hayatımızın akış seğirini değiştirmeye yardımcıda olabilir. Aslında tamamen bizim elimizde olan bir şansta diyebiliriz buna.

Tabi kısmen...

Önce, şimdi, sonra...

Kafamın içinde dönen binbir tane yanıtsız kalan sorulara an da mı olduğuma, yoksa zamanı olmamasına rağmen erkenden atılarak çıktığım bir yolculukta sıkışıp kalmışlığı mı yaşıyordum kesinlikle bilmiyordum. Bu konuyla alakalı net bir cevabım olabilseydi şayet, işte ozaman vaktimi an'da kalarak mı harcardım? Yoksa zamanı akışına bırakarak, belki ömrüme bedel olacak bir sürece mi mahkum ederdim kendimi, emim olmak için epey bir kafa yorup sorularıma kesin bir cevap arardım.

Fakat bilmiyordum...

"Ah bir bile bilseydim..."

Artıları eksileri sıraladım.
Yaptıklarımı, yapamadıklarımı bir çizelge de topladım.
Böldüm çarptım.
Ölçtüm tarttım.
Ektim biçtim...
Düşündüm taşındım.

Sonuç...

Demir'le yaklaşık olarak kırk beş dakika süren bir araba yolculuğunu ardımızda bırakmış, ve kahvaltı yapabilecegimiz harika manzarsı olan bir aile bahçesine gelmiştik. Aşırı olmasada yine ilk izlenim olarak kalabalık olduğunu söyleyebilirdim.

Bakışlarımı neşe içerisinde Demir'e doğru çevirmemle, "Ne kadar güzel bir yer burası," dedim. Onunda kara gözleri benim gözlerimdeydi. "Bayıldım, şu manzaraya bir bakar mısın?" İnsan bir çok duygusunu bir kaç kelime ile sınırlandırıyordu lakin, hissedilenlerin ucu bucağı yoktu. "Demir, iyi ki kahvaltıyı dışarıda yapalım demişsin. Bence ömrümüz uzadı." Beğeni dolu bakışlarımı gülen yüzünden çekerek tekrar manzaraya doğru çevirdim.

"Hoşuna gideceğini düşündüğüm daha çok yer var," dedi. Kadifemsi sesi fazlasını vaat ediyordu. "Daha dur, yeni başladık."

"Rütbenden dolayı sıklıkla gezme şansın oluyor mu?" diye sordum merakla. "Yoksa sende normal askerler gibi sadece izinli olduğun zamanlarda mı çıkıyorsun dışarı?"

Kara gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Rütbeli olduğum için başkalarına göre daha rahatım tabi," dedi. "Ama kafama estiği her an içinde geçerli diyemem." Uzun dolgun parmakları arasında tuttuğu elimi bir parça daha sıkı kavradı. "Hatta uzun zaman sonra ilk defa izin kulanıyorum."

RÜYA GİBİ BİR MASALDonde viven las historias. Descúbrelo ahora