11. Bölüm

118 11 1
                                    

Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.

Keyifli okumalar dilerim...

💦

****

Yaklaşık olarak on gün olmuş ve hayatım akıl almaz bir değişime uğramıştı. Şaşkındım, hemde fazlasıyla şaşkın. Zira günden güne keskin bir viraja sapan yaşantımın tuhaf gidişatına anlam veremeden tecrübe etmemin deneyimi ilk defa bu denli sancılıydı benim için. Lakin tarifi mümkün olmayan güzellikte ki büyülü seyrini yaşıyor olmakta beni bana oldukça değişik hissettiriyordu. Farklı duygular, yeni gerçekler ve bu gerçeklerle birlikte gelen güçlü hakikatler şimdi ki bana refakat ediyordu...

Şu kısacık zamanda bir çok şey yaşamıştım aslında. Tahminlerimin ötesinde, hayal gücümü zorlayan bir çok gerçekle yüzleşmek durumunda kalmış olmak, esasında çok ağır gelmişti bana. Çoğu kez, "Yolun sonuna geldim," diye düşünsemde, gerçekte öleceğimi düşündüğüm zamanlarda bile aslında var olmanın anlamını tadacağımı açıkçası hiç düşünmemiştim.

Adını koyamadığım, daha doğrusu adının ne olduğunu bile bilmediğim türeyen hisslerimin bir isim karşılığı var mıydı muamma? Lakin elimi sahiplenircesine tutan, ve beni bana oldukça değişik hissettiren yanımda ki adam sayesinde hiç bilmediğim duyguları keşfetmenin karşılığı hayallerimin bile ötesindeydi...

"Demir." Korkuyla harmanlanmış temkinli attığım adımlarım yüzünden bir arpa boy yol alamamışız gibi geliyordu. Zira dakikalardır yürüyor olmamıza rağmen hala aynı yerde ilerleyip duruyor gibiydik ve yol bitmek nedir bilmiyordu. "Bu karanlıkta önünü nasıl bu kadar rahat görüyorsun anlamıyorum," diyerek mırıldandım. "Gerçekten tuhafsın. Sanki insan üstü güçlerin varmış gibi. Yoksa bile insana öyle hissettiriyorsun. Deminden beri çalı çırpı üstünde yürüyoruz ama senin tökezlediğini bile hissetmedim."

Sergilediği rahat tavrına hayran olmamak elde değildi. Benimle kıyaslandığında bıraksam seri bir hızla ilerliyordu benim zerre birşey görmediğim toprak yolda.

"Benim gibi bir asker için karanlıkta yürümek aydınlık bir yolu yürümeye benzer," dedi. "İkiside aynı, inan arada hiçbir farkı yok."

Ne kadar saçma olduğunu bilsemde bir yerden bir yere atlarmışcasına bacağımı uzatarak adım atmaya çalışıyordum. "Hmm..." diyerek mırıldandım. Saniyeler sonra elimi kalın bir ağacın gövdesine tutunma ihtiyacı hissederek koyduğumda dudaklarım ağır ağır yana doğru kıvrılmıştı ki, "Havam bin beş yüz diyorsun yani," dedim alaycı bir ciddiyetle. "Gerçi sende haklısın. Senin yerinde kim olsa kendisiyle gururlanırdı."

Demir'den tatlı bir kıkırtı sesi yükseldi ve hemen peşinden, "Aldığımız eğtimlerin avantajları," dedi. Duraksadı. "Operasyonlara gittiğimizde gece karanlıkta, ormanda, dağ da çok bulunduk." Yine kısa biran için duraksadı. "Mesela yılan yiyen arkadaşlarım çok vardı-"

"Demir söyleme bana şöyle şeyler!" Adım atmayı bıraktığım gibi, Demir'in elimi tutan elinden kurtulmaya çalıştım. "Banane senin arkadaşlarının hangi sürüngenle beslendiğinden ya! Merak ettim mi? Sordum mu?" Boğazıma doğru yükselen acı bir tat hissettim. "Sayende midem ağzıma geldi. Gözünün önünde üstüne başına kusarsam hiç şaşırma bence. Akşam akşam midemi bulandırdın resmen. Mutlu musun şimdi?" Elimi bir kez daha çekiştirdim lakin değişen birşey olmadı. "Allah'ım yarabbim ya. Demir rica ediyorum bırakır mısın şu elimi?"

"Tamam özür dilerim," dedi. "Bir daha söylemeyeceğim söz." Samimiyetle söz vermesine rağmen hala utanmadan gülüyordu. "Boş bulundum, affedersin."

RÜYA GİBİ BİR MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin