"Kendine gel!" Marlene'de bağırıyordu genç kıza göre daha sakindi. Ama Cassandra onu duymuyordu bile. Daha çok kendi kendiyle konuşuyordu. "Benim annem ve babam sevgi dolu insanlardı ama asla katil değillerdi." "Cassandra?" Sirius şaşkın bakışlarla kendisine bakıyordu.
Sirius hızla odaya dalıp genç kızı sakinleştirmek için kollarının arasına aldı. Bir taraftan da Marlene'e bakıyordu. Cassandra sevgilisinin geldiğini görünce ona dönüp sımsıkı sarıldı, öyle sıkı sarmıştı ki kollarını Sirius bir an hareketsiz kaldı. "Benim ailem katil değil Sirius, biliyorsun sen biliyorsun. Onlar kimseyi incitmedi, incitmeyecek."
"Biliyorum Lysa'm biliyorum canım. Haydi gel." Cassandra sevgilisine yaslanıp onun kendini dışarı sürüklemesine izin verdi. Yine titriyordu, bir kez daha zayıflığına lanet etti. Sirius onu çay kokulu salona geri getirdiğinde daha iyi düşünmeye başlamıştı. Zihnindeki sis bulutları aydınlanmış gibi görünüyordu. Az önce oturduğu sandalyeye yöneldi. "Bana ne oluyor hiç anlamıyorum Sirius." diyebildi zorla. Sirius şefkatle kızın saçlarını okşarken bir taraftan da onu yatıştırmak için adeta en yumuşak sesiyle konuşuyordu. "Olanlar sana biraz fazla geldi anemonum hepsi bu. Alışacaksın, güven bana."
Genç kız elleriyle yüzünü kapatıp bir ileri bir geri sallanmaya başladı. "Marlene ile konuşurken adeta kendimi kaybettim, aslında sanki kendime kanıtlamaya çabalıyordum. Ama o haklıydı Sirius, babamın kolundaki o işaret..."
Sirius lafını kesti. "Marlene'in kanayan yaraları var. Sana kötü davrandığının farkındayım aşkım ama ona sabır göstermelisin. Yani demek istediğim_"
"Ailesini öldürenler benim amcam ve halamdı." Gerçeklerle yüzleşmek gerekliydi, Cassandra halası ve amcasıyla o zamanlar ailesinin yakın olmadığını bilse de sonuçta aynı ailedendiler. Aynı kanı taşıyorlardı, belki günün birinde o kan Cassandra'yı da ele geçirecekti. "O haklı. Onun yerinde ben olsaydım ben de kendimden nefret ederdim. Yüzsüz, bencil bir insanım. Sizi tehlikeye atıyorum. Burası onun eviydi, seni ve Remus'u seviyor. Hatta öyle ki sırf seni sevdiğinden bana evini açtı_"
"Burası sadece onun evi değil." diye araya girdi Sirius.
"Yine de bu pek bir şeyi değiştirmiyor Sirius. Bunca iyiliğe karşılık onun odasında ona bağırdım, üstüne yürüdüm." Tekrar elleriyle yüzünü kapattı. "Ah Merlin; ben, ben çok kötü bir insan oldum." Sahiden de son günlerde kendini tanıyamıyordu, her an patlamaya hazır bir yanardağ gibiydi. Sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Ama Sirius hiç beklenilmeyecek bir şekilde seslice güldüğünde Cassandra ellerini yüzünden çekti. Sirius hala sırıtıyordu. Kendini toplayıp konuşabilmesi fazla uzun sürmedi. "Üzgünüm aşkım ama sürekli değişen ruh halin beni endişelendiriyor. Seni St.Mungo'ya götürmeli miyim?" Cassandra yüzünü buruşturdu. Derin bir iç çekti. "Kendimi güçlü zannediyordum ama bir yaprak gibi oradan oraya savruluyorum."
YOU ARE READING
Karanlıktan Aydınlığa
General Fiction"Hogwarts'da profesör olacağım hiç aklıma gelmezdi!" Sirius, varitaserum sayesinde Azkabanda 12 yıl kalmaktan kurtulur. İçinde öfke ve üzüntü ile yaşamaya başlarken Albus Dumbledore sayesinde tekrar Hogwarts'da bulur kendini. Üstelik bu sefer kutsal...