//9\\

239 8 0
                                    


Pazar günlerinden nefret ederim.
Pazar gününün havasından nefret ederim.
Annemle sıkıcı bir kahvaltı yaptık.
Sonra spor salonuna gittim.
Ağırlık çalıştım biraz.  Sonra kum torbasında biraz antreman yaptım. Parçalamak istercesine sert yumruklar atıyordum ama sonra kendimi durdurdum.  Malum başımıza bir de kum torbası masrafı çıkmasın.  Spor salonundan çıktığımda Çetin'in beni aramış olduğunu gördüm.  Telefonla Çetin'i aradım.
"Alo"dedi.
"Beni aramışsın. "
"Hee, biraz takılsak mı?"
"Bana uyar şimdi eve gidip duş almam lazım sonra seni tekrar ararım. "
"Tamam hadi bakalım. "
  Eve geldim.  Direkt duşa girdim.  Soğuk bir duşa.  Bilincim yerinde değildi sanki.
Sonra belime bir havlu sarıp odama gittim.  Yatağımda hala Michelle'in cansız bedeni vardı.
Sonra altıma düz siyah kot pantolonu giyip üzerime herhangi bir tişört geçirdim.  Saçlarım hala ıslaktı.  Havluyla başımı kuruttum.  Bu sefer nemli gibiydi. 
Evden çıktım.  Çetin'i aradım. 
"Nerdesin?"dedim.
"Arkadaş sandwich'te ama sen sahile gel orda buluşuruz. "
"Tamam hadi görüşürüz. "
Hava kasvetli ama güneşliydi.  Maviliklerde boğulmuşum gibi.
Sahile geldim.  Çetin el salladı.  Yanına gittim.  Sonra kumsal boyunca yürüdük.
Porno yıldızlarından,  okuldan,  futboldan ve erkekçe hislerden bahsettik.  Çetin bana şöyle söyledi:
" Ben hiç aşık olmadım.  Çünkü hep bir kusur buldum sevdiklerimde.  Ayna gibi düşün.  Saçmalıyorum gibi geliyo sana biliyorum.
Ayna gibi yani seni yansıtmalı sevdiğin ama çatlaksız bir ayna. "
Ayna gibi düşün...
Sonra kendine yiyişmeye gideceği bir kız buldu.
Ben de eve döndüm.  Michelle'in yanına uzandım.
Gülce bir ayna olsaydı nasıl bir ayna olurdu ki?
Saçmalıyorum.

Sometimes The Shit Breaks You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin