Bir Akşam, Bir Aşık, Bir Takip

En başından başla
                                    

............................

Akşam sekizi on geçe evden ayrıldığımda koşa koşa mahalle kahvesine doğru ilerledim. Annemin yemek için zorlaması nedeniyle geç kalmıştım.

Mekana ulaşmama bir iki adım kala içerinin kalabalıklığını yola bakan camlardan görmeye başladım. İçeri girmeden önce Kağan'ı ve arkadaşlarını aradım gözlerimle. Aradıklarımı en ön masalardan birinde bulunca derin bir nefes alıp Mahir'in benim için ayırdığı kapıya daha yakın sandalyeye oturdum. Kağan'ın sırtı bize dönüktü. O ve arkadaşlarından hiçbiri içeri girişimi görmemiş tıpkı tüm kahve halkı gibi herkesin görebileceği bir alana oturmuş olan Meddah Dede'yi izliyorlardı.

Meddah Dede her yıl belirsiz bir günde bu mahalleye uğrar, akşamları bu kahvede erkeklere, gündüzleri de mahalle meydanındaki koca çınarın altında kadınlara hikayeler anlatırdı. Kimse gerçek adını ya da nereden gelip nereye gideceğini bilmezdi. Ama her gelişinde büyük bir saygıyla karşılanır, mahalleli onu evine konuk etmek için birbiriyle yarışırdı. Gece yarısı kimde konaklamışsa o ev ahalisi küçük bir hikaye daha fazladan dinleme hakkına sahip olurdu.

"Nerede kaldın?" Sonunda beni fark eden arkadaşım fısıltılı sesiyle sordu.

"Annem oyaladı. Çok bir şey kaçırdım mı?"

"Hayır. Şimdi başlamıştı. Yenikapı'nın hikayesini anlatıyor." Kafamı sallayarak elinde bastonu omzunda mendiliyle sandalye üzerinde oturan adama diktim bakışlarımı. Arada Kağan'ın sırtını da izlemeyi ihmal etmiyordum. Meddah Dede çayından bir yudum aldıktan sonra bastonunu bir iki defa yere vurdu. Bu uyarı niteliğindeydi bizim için. O konuşmaya başlayınca hepimiz susar pür dikkat onu dinlerdik. Yine aynı şey oldu. Ortamda çıt çıkmazken yaşlı adam anlatmaya devam etti.

"4. Murat, zamanında içkiyi, kumarı ve falı yasaklamıştı. Yasaklarının ne kadar işe yaradığını görmek için ise sık sık tebdili kıyafet halkın arasına karışırdı.

Yine günlerden bir gün saraydan çıkıp sahile iner. Niyeti bir kayık kiralayıp karşıya geçmektir. Gözüne kestirdiği bir kayıkçıya niyetini söyleyip olumlu cevap alınca kayığa biner.

İstanbul Boğazı'nı yavaş yavaş yaran kayıkçı birden durup bir ucunu kayığa bağladığı öteki ucu ise kayığın yanından denize uzanan ipi çekmeye başlar. Ucunda gözüken içki şişesini çıkarıp kafasına diker. Bu olayı izleyen 4. Murat belli ettirmeden uyarır adamı." Tam bu sırada Meddah Dede sanki 4. Murat'mış gibi sesini değiştirerek devam etti.

"Padişah içkiyi yasaklamadı mı? Hiç korkmaz mısın? diye sorar." Yine sesini değiştirip bu defa da kayıkçı oldu Meddah Dede.

"Aman beyim. Padişah nereden görecek beni.' 4. Murad sesini çıkarmadan yolculuğa devam eder. Bir yol sonra kayıkçı bu defa kesesinden fal taşları çıkarıp padişaha gösterir. 'Falına bakayım mı beyim?'

'Fal yasaktır bilmez misin?' der 4. Murad hiddetini gizlemeye çalışarak. Bizim kayıkçı yine saf saf cevaplamış sultanı.

'Denizin ortasındayız beyim. Kimse görmez.' Kabul etmiş 4. Murad falına baktırmayı. Adama;
'O zaman bana söyle bakalım kayıkçı. Sultan şu an nerededir?' Kayıkçı taşlarını atıp onlara bakarak cevaplamış.
'Tıpkı bizim gibi denizin ortasındadır beyim.'
'Bir daha bak.' demiş padişah. 'Tam olarak nerededir?' Adam taşları yeniden karıp atmış ve onlara dikkatlice bakmış. Aniden bembeyaz kesilip 4. Murad'ın ayaklarına kapanıp yalvarıp yakarmaya başlamış. Sultan adama bakarak demiş ki;
'Sana son bir şans veriyorum kayıkçı. Eğer saraya hangi kapıdan gireceğimi bilirsen canını bağışlarım.'
'Tamam.' demiş bir umut kapısı doğan kayıkçı hevesle. 'Ama padişahım ben şimdi bunu yüzünüze söylersem bana haksızlık olur. Hangi kapıyı söylersem söyleyeyim size farklı bir kapıdan girme hakkı doğar. İyisi mi ben size gireceğiniz kapıyı bir kağıda yazıp öyle vereyim. Siz kapıdan geçtikten sonra açıp okursunuz.' Sultan kabul eder ve adam da hemen bir kağıda yazıp katlayarak 4. Murat'a uzatır.

İpsiz UçurtmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin