Bölüm 17, Kısım 4

1.8K 217 83
                                    

  Benat, kolunu karnına doğru çekmiş bir halde topallayarak Klaus’un arkasından gitti. Teni attığı her adımla beraber biraz daha ayrılırken, uyluğundaki kaslar hissettiği acıyla yanmaya başlamıştı. Maskenin altındaki yüzü ızdırap içerisinde buruştu.

  Aceleci cisimlenmesi yüzünden kendini septirmiş, kalça hizasından dizinin arka tarafına kadar uzanan derin bir yarık açılmasına sebep olmuştu. Gevşekçe yarasını sardığı sargılar kanlar içinde kalmıştı, ama Benat sadece bununla kurtulabildiği için şanslı olduğunu biliyordu.

  Nathan Ciro’nun son birkaç saniyede fırlattığı lanetin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu, ama gencin gözlerindeki nefret düşünüldüğünde lanetin ne işe yaradığını birinci elden tatmadığı için memnundu.

  Klaus, Benat’ı labirente benzeyen koridorlardan geçirdikten sonra daha önce hiç görmediği yan yana duran bir dizi büyük kapının yanına getirdi. Bu binaya öncesinde sadece bir kez gelmişti ve kesinlikle Lord’un dairesine bu kadar yakınlaşmamıştı. Hiçbir zaman o adamla görüşme yapabilecek kadar önemli birisi olmamıştı, ama geldiğinde Klaus’u onu Lord’un yanına götürmek için bekler bir halde bulmuştu. Sert yüzlü adam, onu içeriye yönlendirirken kendisini temizleme fırsatı bile tanımamıştı.

  Klaus kibarca kapıyı tıklattığında, Benat birkaç adım geride bekledi. İçeriye girmesi için izin verilmesini beklerken nefesini düzenli tutmakta zorlanıyordu.

  Uzun bir dakikadan sonra, kapılar ardına kadar açıldı ve geniş taş bir odayı gözler önüne serdi. Klaus yana doğru adımladı ve eliyle ileriye doğru devam etmesini isteyen bir işaret yaptı. Benat temkinli adımlarla içeriye girdi. Bir ofis ya da oturma odasına benzer bir yer görmeyi ummuştu – ama içinde bulunduğu yer, birkaç odanın birleşmesinden oluşan büyük bir alan gibiydi. Mermer bir podyum ve duvarlar boyunca eşit aralıklarla yerleştirilmiş meşaleler dışında oda tamamen boştu.

  O soğuk yeşil gözlerden kaçınarak Klaus’un yanından geçti ve loş bir şekilde aydınlatılmış olan odaya girdi. Klaus ise hemen peşinden gelerek kapıyı kapatmış, kapının hemen yanında dikkat çekmeyen bir şekilde beklemeye başlamıştı.

  Benat etrafında olan şeylerin zar zor farkına varabilmişti. Dikkati, odanın merkezinde bekleyen adam tarafından tamamen ele geçirilmişti.

  Grindelwald podyuma doğru eğilmiş, tüm dikkatiyle önündeki kaseyi inceliyordu. Ellerini kasenin iki tarafında dayamış, parmakları gevşekçe yumruk şeklinde kıvrılmıştı. Benat burnunun zarif eğimini ve elmacık kemiklerinin kavisini seçebiliyor olsa da, adamın ana profili sarı saçlarının arkasına gizlenmişti.

  Odayı aydınlatan mavi alevler adamın üzerini sarmış, ona ruhani bir parıltı vermişti.

  Benat yutkundu, Lord’unun huzurunda olmanın getirdiği şaşkınlıkla bir anlığına donakalmıştı. Hızlı bir hareketle yüzündeki maskeyi çıkardı ve kemerine taktı. 

  “Emrettiğiniz üzere Benat’ı getirdim Lordum.” Klaus beklediği yerden düz bir ses tonuyla konuştu.

  Grindelwald birkaç saniyeliğine ona baktı. Başını döndürüp odak noktasını karşısındaki duvara kaydırmadan önce, birbirleriyle farklı renkte olan gözlerini Benat’ın üzerinde gezdirmişti. Konuştuğu zaman sesi, derin ve ürkütücü bir şekilde yankılı çıkmıştı.

  “Pekala. Hareketli bir gün geçirdin, değil mi?”  

   Dostane ses tonunun altındaki hoşnutsuzluk ifadesini sezdiğinde Benat yüzünü buruşturdu. Omuzlarını öne doğru kamburlaştırmadan önce gergin bir şekilde dudaklarını yaladı. “Lordum. Sizi bir şey hakkında bilgilendirmek istiyordum... önemli bir konu –“  

Sen Bana Aitsin (Ben de Sana) - Harry Potter/Tom RiddleUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum