Bölüm 19, Kısım 1

1.2K 124 252
                                    

  Yalnızdı.

  Bu farkındalık bilincine usulca yerleşti ve Harry’i kendini gömdüğü oyuktan çekip çıkarıncaya dek zihnindeki pusların arasında yükseldi. Kollarına yasladığı başını kaldırarak gergin bir şekilde bekledi.

  Sessizlik devam etmiş, uzadıkça uzamıştı.

  Sahte, diye tısladı zihni. Ancak odasının ilerisindeki alan boş gibi hissettiriyordu. Yırtıcı beklentinin getirdiği o korkunç histen eser yoktu. Her şeye hükmeden o varlık olmadan zihni daha net, düşünceleri daha keskindi. Harry burada uyandığından beri ilk kez gerçekten nefes alıyormuş gibi hissetti.

  Omurgasından aşağı süzülen korku, alaycı sesler ya da duyularını bulandıran o mırıltılı tehditler artık yoktu.

  Harry, zamanın ölçülemez akışı kulaklarını doldururken yapayalnızdı.

  Uzun süre aynı pozisyonda kalmaktan kaskatı kesilmiş uzuvlarını sarsak hareketlerle açtı ve dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi. Görmeyen gözlerle etrafını çevreleyen karanlığı izledi. Ondan birkaç santimetre uzakta olduğunu bildiği kapının dış hatlarına baktı. Harry bütün çocukluğunu ahşap kapının derin boşluklarını ve ızgarasının soğuk plakalarını izleyerek geçirmişti. Girintili çıkıntılı yüzeyini arkadaşlarının yüzlerinden daha iyi tanıyordu.

  Eli, yanılma payı olmaksızın kapının sürgüsünü buldu ve yuvasının olduğu yerin üzerinde gezindi. Anılarındaki tek fark buydu. İnce sürgü dışarıda olması gerekirken içerideydi. Bu da onun ve kapının ardında pusuda bekleyen kabus arasında duran tek şeydi.

  Harry sürgüye dokunmasına çok az mesafe kala duraksadı. Parmak uçları pürüzsüz metalin hizasında bekledi. Tam olarak temas ediyor sayılmazdı. Dudaklarını dişleyerek tereddütlü bir ifadeyle ileriye doğru uzandı ve kilidi yuvasından çıkardı.

  Üzerindeki metal pürüzlü bir ses çıkardığında Harry irkilerek geri çekildi. Kendisine doğru koşan ayak sesleri duymayı ve saklandığı yerden zorla çekip çıkarılmayı beklerken huzursuz bir ifadeyle yumruğunu sıktı.

  Ancak hiçbir şey olmamıştı.

  Güçlükle yutkunarak elini tahtaya yasladı. Yavaşça kapıyı itmeye başladığında tüm sinirleri gerilmişti. Kapı neredeyse hiçbir gıcırtı çıkarmadan açıldı. Petunia Teyze sesten her zaman nefret etmişti. Menteşelerin iyice yağlandığından emin olmak için Harry’e küçük bir şişe yağ vermiş, ne olur ne olmaz diye her zaman şiltesinin altında tutmasını tembihlemişti. Avcunu yasladığı kapı hafifçe olduğu yerde sallandı. Kapı aralığından gördüğü zifiri karanlık gözlerini aşırı derecede yormuştu. O kadar derin ve sınırsızdı ki odasındaki gölgeler onunla karşılaştırıldığında gün ışığı gibi kalıyordu.

  Harry, ağzına demir tadı gelinceye dek alt dudağını dişledi.

  Buz gibi hava o küçük aralıktan içeriye dolarken tüyleri diken diken olmuştu. Harry gözlerini sımsıkı kapattı ve derin bir nefes aldı. Cesaretinden kalan son kırıntıları toplayarak titrek bir nefesle ilerledi. Kolunu ileriye uzatmış bir şekilde ilerlerken kapının alçak kasasına çarpmamak için başını eğdi ve dışarıya adımladı.

  Beklediği peluş halının aksine ayağı sert bir zeminle buluştu. Ayağının temas ettiği noktadan zayıf gri bir ışık yayılmaya başlamıştı. Işık, fayans olduğu belli olan zemini aydınlatarak ilerledi ve bir kenara ulaşarak duvar olduğunu anladığı bir yerin dış hatları boyunca tırmanmaya başladı.

  Harry gözlerini kırpıştırdı. Çünkü gözlerine çarpan ilk cisim küçük biblolarla dolu bir raf olmuştu.

  “- soğuma büyüsüyle hallettim. Bir tane ister miydin?”

Sen Bana Aitsin (Ben de Sana) - Harry Potter/Tom RiddleDove le storie prendono vita. Scoprilo ora