Bölüm 8, Kısım 2

2K 229 92
                                    

  Harry yanlış hesaplamıştı.

  Hem de fena bir şekilde.

  Tanıdığı insanların suratına suratına fırlatılmasıyla başa çıkabileceğini düşünmüştü. Abraxas tam anlamıyla bir sürpriz olmuştu, çünkü Harry onun birdenbire ortaya çıkmasını beklemiyordu. Peki ya Harry'nin öncesinde etkileşim halinde olduğu kişilerle karşılaşması? Bununla bir sıkıntısı olmayacağını sanıyordu. Slughorn'u gördüğünde bir problem çıkmamıştı.

  Ama bu, baştan aşağı koca bir yalandı.

  Dumbledore, türler arası geçişleri gerçekleştirmenin en kolay yolunu açıklarken, kalbi rahatsız edici bir miktarda keder ve ruhunu ezen bir mutluluk arasında sıkışıp kalmış bir şekilde izledi.

  Eski okul müdürünü görmeyeli yıllar olmuştu ve şu an onu canlı canlı - kızıl saçlı bir şekilde - karşısında görmek, bir elin göğsüne dalması ve kalbini sıkması gibi hissettiriyordu.

  Ancak neredeyse memnuniyetle karşıladığı bu yeniden birleşme, Harry'nin özünde devamlı olarak büyüdüğünü hissettiği bir ihanet tohumu tarafından bozulmuştu.

  Çünkü bu adam, bir gün Harry'nin hayatını tüm hatlarıyla yönetecek olan adamdı. Harry'i devamlı onay bekleyen bir kuklaya dönüştürebilmek için onu sevgisiz bir çevrede büyümesi için zorlayacak kişiydi. Kendi savaşlarında mücadele etmeleri için çocukları göndermekten hiçbir çekince duymayacak olan kişiydi.

  Zihinleri okuyabilen ve muhtemelen yıllardır bunu Harry'i manipüle etmek için kullanmış olan bir kişiydi.

  Dumbledore bir kez daha yanından geçerken, Harry gözleri önündeki boş parşömene sabitlenmiş bir halde başını öne eğdi.

  Derse başlamadan önceki hoşgeldin, eğer bir yardıma ihtiyacın olursa istemekten çekinme konuşması haricinde, Dumbledore çok dikkatli bir şekilde Harry'nin olduğu tarafa bakmaktan kaçınmıştı.

  Dumbledore'un daha öncesinde Harry'nin hayatına tüm hatlarıyla kendini dahil etmeye çalıştığı göz önüne alındığında, bu hali Harry'e oldukça tuhaf geliyordu.

  Belki bu ilgisizliği, Harry önceden belirlenmiş kurbanlık koyun rolünde olmadığı için olabilirdi. Bu yüzden de, artık Dumbledore'un zihninde artık bir önemi kalmamıştı. Ya da belki kravatının rengi yeşil olduğu içindi?

  Ya da - sıra arkadaşı yüzünden olabilirdi.

  Yanında, Riddle özenli bir şekilde not alıyor, tüy kalemi hızla kağıdının üzerinde hareket ediyordu. Harry bir anlığına neden not almakla uğraştığını sormak istedi - çünkü diğer gencin zaten halihazırda müfredatın iki yıl ilerisinde olduğunu biliyordu.

  "Bay Ciro?" Harry başını sınıfın önüne, Dumbledore'un hafifçe kaşlarını çatarak onu izlediği noktaya doğru çevirdi.

  Nihayet ona ilgi göstermeye başlamıştı.

  "Efendim?" Hemen yanında Riddle, yazma hızını biraz yavaşlatmış, Dumbledore'un seslenmesiyle odağının Harry'e kaydığının sinyalini vermişti.

  "Ders başladığından beri hiçbir not almadınız. Dersi takip etmede problem mi yaşıyorsunuz?"

  Karnının derinlerinde bir rahatsızlık hissi peydahlanmıştı. Ona, hareketsiz bir şekilde oturmasını sağlayan şeyin yetişememek ya da anlayamamaktan ziyade bunaltıcı bir can sıkıntısı olduğunu anlatmayı çok isterdi.

  Ama konu profesörlere geldiğinde, ağzını açmanın Harry'e hiçbir zaman bir yardımı dokunmamıştı.

  Bunun yerine, başını öne doğru utanmış gibi öne eğerken yüzünün kızarmış olmasını diledi. Yetişkin büyücünün herkesin ortasında bu şekilde davranması zalimceydi. Zorda kalmış bir öğrencinin arkadaşlarının içinde böyle çağrılması hem utanç verici hem de özgüven kırıcıydı. Herkesin dikkatini bu olaya çekmek, yaraya tuz basmak gibiydi.

Sen Bana Aitsin (Ben de Sana) - Harry Potter/Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin