Bir yol düşünün ...
Çıkmak zorunda olduğunuzu hissettiğiniz bir yol. Kendini buna öyle inandırmışsınız ki sanki yaşamanız buna bağlı gibi hissediyorsunuz.
Uzun bir yol, kenarlarında göğe uzanan ağaçlar var .
Adımlarınız içinizdeki karmaşad...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bu bölümü de size Sarp getirdi.
Keyifli okumalar ....
Bazı anlar vardır. Ne düşüneceğinizi , ne diyeceğinizi veya ne istediğinizi dahi bilemezsiniz..
Gerçek ve yalan hangisi kavrayamazsınız.
Hangi yol doğru ya da hangi yol yanlış ...
Başıma düşen bir kaç damla ile gözlerimi yukarı çevirdim. Yaşadığım duygu karmaşasını yansıtıyordu tamda... Sert esen rüzgar başımdaki saçlarımı bile doğru düzgün örtemeyen örtüyü savururken siyah ince örtü uçarak ilerideki ağacın dalına takıldı. Bakışlarım tekrar gökyüzüne çıktığında bulutların arasında çakan şimşeğin aynısı gözlerimden de geçti.
Yağan yağmur yüzümü yalayıp geçerken gözyaşlarımıda arasına kattı.
Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçarken acı ve nefret dolu bakışlarımı yerdeki iki mezara diktim.
Biri ANNEM...
Diğeri BABAM...
Ölmüşlerdi daha bir kez bile onlara neden diye haykıramadan . Bir kere bile isyan edemeden. Bir kez olsun sarılamadan, koklayamadan ...
Daha onları tanımıyordum bile , yüzlerini de hiç görmemiştim ki.
Ben en çok hangisine çekmiştim ? Ve ya beni hiç merak etmişler miydi ?
Dudaklarımı dişlerimin arasına alıp adımlarımı çıkışa doğru yölerdirdim. Attığım her adımda o iki mezara benimde birer parçam kayıp gidiyordu. Biliyordum hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.