***

Konağın yerleştiği tepenin arka tarafındaki korulukta kalan sıcak su kaplıcaları tıpkı Waen'in bahsettiği gibi sakindi. Son haftaların yoğun temposunun ardından biraz rahatlamak isteyen genç kadın, sık bitki dokusunun yanı sıra yüksek kayalarla çevrelenmiş irili ufaklı göletlerin etrafında gezindi. Doğal hallerine bırakılmış olmalarına rağmen çimenlerin aralarından yeşerdiği geniş ve düz taşlar gerektiğinde oturmak ya da kurumak için su kenarlarına döşenmişti. Ustalıkla yerleştirilmiş bazı kaya ve çalılarsa göletlerin arasında mahrem köşeler oluşturuyordu. Elda tamamen yalnız olduğundan emin olduktan sonra sandaletlerini çıkarttı ve giydiği kimononun kuşağını çözüp ayaklarının dibine yığılmasına izin verdi. Üzerinde beyaz ve ince bir içlikle olduğu halde yüzeyinden dumanlar tüten suyun davetine daha fazla karşı koyamayacaktı. Gölet'in kayaların etrafından kıvrılıp gözlerden gizlediği kuytu köşeye doğru yüzdü. Bu kısımdaki basamaklı yapı doğal bir oturak vazifesi görüyor olmalıydı. Kendini sıcaklığın rehavetine bırakırken suyun içinde bulduğu basamağa yerleşti. Sırtını kayalara verip, gözlerini bir an için kapamıştı ki suya çarpan bir şeyin ya da birinin neden olduğu gürültüyle doğruldu. İçerisinde bulunduğu durumun uygunsuzluğuna bakarak kör talihine söylendiğindeyse karşılığını almakta gecikmedi. Derinden gelen kalın bir erkek sesi kaplıcaların sessizliğinde yankılandı.

"Kim var orada? Yoksa benim için bırakılmış bir eve dönüş hediyesi mi?"

Sorunun sahibi Braga'ydı. Yarasına rağmen çoktan ayaklanmıştı ve görünüşe göre oldukça hızlı iyileşiyordu. Elda kısa bir an nefesini tuttu. Elbette Kaane'in abisinden çekinmesine gerek yoktu. Yine de genç kadın eğer dışarıdan bu şekilde görülecek olsalar neden olacakları karmaşayı düşünemiyordu bile.

"Oyun oynamak mı istiyorsun?" Braga'nın eğlenen sesine suyun içinde ilerlerken neden olduğu şıpırtılar karıştı.

Gözlerini kapatıp açan Elda usulca başını arkasında kaldığı kayalardan dışarı uzattı ve hızla konuştu. "Ben rahatsızlık vermek istemezdim ama burada olacağınızdan haberim yoktu."

"Ah!" Olduğu yerde duraksayan Braga'nın gözleri kısıldı. "Seni, hatırlıyorum... ama nereden?" Eliyle genç kadına yaklaşmasını işaret eden iri yarı adam "Saklanmana gerek yok," dedi.

Derin kısımlarda kalarak tüm bedenini suyun altında tutmaya özen gösteren Elda, kayaların arkasından çıktığında yan gözle Braga'nın arkasında, suyun kıyısında kalmış kimonosuna özemle baktı. "Eğer bana iki dakika izin verip arkanızı dönerseniz sizi kaplıcaların huzurlu sessizliğiyle baş başa bırakabilirim."

Adamın yüzünde Elda'nın tanımlayamadığı, huzursuzlanmasına neden olan bir ifade vardı. Karmakarışık olmuş saçlarıyla birbirine girmiş sakalları, neredeyse dizlerine kadar uzanan uzun kollu gömleğinin yarı açık yakasıyla, gayrimuntazam duruşu adama oldukça hırpani bir görünüm veriyordu. Elda kendisini asla ufak tefek biri olarak düşünmemişti. Yine de Braga'nın yanında sindirilmiş hissetmekten alıkoyamıyordu.

"Sen," dedi Braga suyun içinde yürüyerek Elda'nın durduğu daha derin kısımlara ilerlerken. "Kardeşim beni kurtardığında yanında değil miydin?" Adamın kalın parmakları Elda'nın siyah ve düz saçlarını tepesinde topuz olarak tutturmak için kullandığı tokaya uzandı. "Belki de böyle hatırlamam daha kolay olur."

Uzun saçları yumuşak bir örtü gibi çözülüp yüzünden ve omuzlarından aşağıya, suyun yüzeyine döküldüğünde ne yapacağını bilemez bir şekilde bocalayan Elda'yı kurtaran ansızın ayağında çizmeleri olduğu halde gürültüyle suya atlayan Kaane'di. Korucunun geldiğinin ikisi de farkına varmamışlardı. Üzerlerine sıçrayan sularla irkilerek birbirlerinden uzaklaştılar. Genç adam Braga'nın aksine gömleğini tek bir hareketle çıkarıp kenara fırlattı ve bedenini abisiyle, Elda'nın arasına yerleştirdi. "Görüyorum ki müstakbel nişanlım ve çocukluk arkadaşım Parma Hanesinden Elda'yı anımsıyorsun. Ragil ile kır evinde ziyaretime pek gelmezdiniz ama yine de aklının bir köşesinde kalmış olmalı."

Saklı Yıldızın SeçilmişiDär berättelser lever. Upptäck nu