Bölüm 23

1.6K 140 152
                                    

Jimin sıradan günlük rutinini gerçekleştirip, elindeki poşetlerle eve girdiğinde henüz öğlen vaktiydi. Hafta sonu olmasına rağmen çalışmak zorunda kalmıştı, bazen normal bir memur olası geliyordu, en azından çalışma saatleri belli bir rutinde olurdu.

Anahtarlarını bir kenara atıp, ona doğru koşan kızına gülümserken bu sahnenin eski Jimin'den ne kadar uzak olduğu gelmişti aklına, bu kesiti önceden görme imkanı olsa yaşayacağına asla inanmazdı.

Rutin hayat eski Jimin'e göre değildi, genelde evde vakit geçirmek, belli saatlere uyum sağlamak, kendinden ödün vermek hiç karakterine göre değildi ama yaşadığı tam olarak bundan ibaretti, bir kez bile kötü hissettirmemişti, korkularının aksine sanki hep bu şekilde yaşıyormuş gibi geliyordu. Sanki bir kaç yıl önce amaçsızca yaşayan o değilmiş gibi, bar köşelerinde kafasını dahi kaldıramayıp farklı evlerde uyanan o değilmiş gibi.

Sıradan rutinlerin bile güzelleşeceğini nasıl tahmin edebilirdi ki, sıradan bir günün bile özel hissettirmesini, heyecanlı bir eş ve baba olacağını ve Jimin buna yıllar geçse de şaşırmadan edemiyordu.

Eve girdiğinde minik kızının onu öpücükleriyle karşılamasına alışkındı, yanaklarına kondurulan buselerle tüm yorgunluğu uçarken gözleri eşini de aramıştı, kapıya kadar yürüyemese de kesinlikle diğer odadan sevimlice bağırırdı ama beklediği gibi olmamıştı evin giriş katı tamamen boştu.

Sıkıntıyla doğrulup montunu asmak üzere askılığa uzanırken çoktan asılı olan Hoseok'a ait montu görünce tüm parçalar yerine yeni oturmuştu, muhtemelen yine odaya kapanıp müzik üzerinde çalışıyorlardı.

Rahatsız etmek istememişti Yoongi'yi, müzik konusunda fazla hassastı eğer yukarı çıkıp selam vererek çalışmalarını bölerse gelen ilhamlarını kaçırmaktan korkmuştu, çünkü o ilhamlar ne zaman kaçsa bedelini ödeyen Jimin oluyordu, eşinin sinirli hali hiç çekilecek gibi değildi.

Yorgun adımlarını salona, tek başına ödev yapan kızının yanına doğru atarken ağrıyan başını bir kaç kez ovmuş, kendini yumuşak koltuğa atmıştı. Gözleri yanıyordu zavallı bedenin, kulakları evde büyük bir sessizlik olmasına rağmen çınlıyordu, bir uyusa belki de günlerce uyanamayacaktı ama buna rağmen dağınık kitaplarının arasında kaybolmuş kızına yardım etmeyi seçmişti.

Ödevler küçüklüğünden beri çok saçma gelirdi Jimin'e, oyun oynaması gereken yaşlarda bir sandalyeye zorla oturtulup bir ton yazı yazmak çocukluğunun en büyük kabuslarından biriydi. Annesi çok disiplinli bir insan olduğu için yazısı biraz çirkin olsa tüm yazdığı sayfayı bir çırpıda siler, emeğinin çöpe gitmesinden dolayı Jimin'in saatlerce ağlamasına sebep olurdu. Belki de yazısının bu denli kötü olması annesine açtığı savaştan dolayıydı.

Koltuktan buruk bir gülümsemeyle güzel kızını izleyen beden kendi kendine bu hataları yapmayacağına söz vermişti, ebeveynlerinin onu yetiştirirken yaptığı hataları o asla yapmayacaktı, belki kendisi de ileride bir sürü hata yapacaktı ama en azından bu kendi anne ve babasının yaptığı hatalar olmayacaktı.

Kızının yanına oturup, bağdaş kurarken ağrıyan kasları yüzünden istemsiz bir inleme kaçmıştı dudaklarından. Soo Jin henüz kreş seviyesinde olduğu için rengarenk kitapları ve boyamayı bekleyen bir sürü sevimli çizim kitapları vardı, Jimin de eline aldığı kırmızı kalemle kızının boyadığı akvaryum çizimindeki balıkları özenle boyamaya başlamıştı. Garip bir şekilde iyi de hissettirmişti, kafasının içinde saçma sapan düşünceler geçerken boyama yapmak huzur vermişti.

Tabii bu huzur bir kaç dakika sürmüştü.

Üst kattan gelen gülme sesleri Jimin'in kulaklarına dolarken tuttuğu kalemi sıktığının bile farkında değildi, neden güldükleri hakkında içi içini yerken hiç bir şey olmamış gibi oturup ödev yapmak çok zor gelmişti sabırsız bedenine. Yıllar geçse de bu şekilde hissetmesine bir anlam veremiyordu, gülmüş olabilirlerdi onlar çok samimi iki arkadaş ve iş ortağıydı, Yoongi zaten onunla evliydi, bebeklerini taşıyordu, harika bir aile kurmuşlardı, peki bu garip his de neyin nesiydi?

IDYLLIC // yoonminWhere stories live. Discover now