Bölüm 20

1.6K 172 352
                                    

Yoongi'nin anlatımı:

Klozete son kez eğilip öğürürken şu lanet olası ilk ayların bitmesi için dua edecek raddeye gelmiştim. İlk başlarda çok aldırmamaya çalışsam da bir rahatsızlık süreklilik haline gelince tamamen dayanılmaz bir durum oluyordu. Sabrım kalmamıştı, sürekli güçlü durmaya çalışmak da bir o kadar zordu. Her sabah, hatta günde en az 3 kez şu iğrenç rutini yaşamak beni resmen hayattan soğutmuştu.

Hafiften dönmeye başlayan başımla oturduğum yerden kalkmaya bir türlü cesaret edemeyip kaç haftadır gözlerimle eskittiğim banyonun fayanslarına bakma alışkanlığıma devam etmiştim.

Jimin'in yokluğundan beri yani neredeyse bir ayı geçkin bir süredir hamileliğin getirmiş olduğu kötü etkilerle boğuşup duruyordum. Her güzel şeyin bir bedeli var sözü sanırım tam da benim durumumu anlatıyordu. Mide bulantısından canım hiç bir şey istemezken sadece ikizlerin gelişimi için zorla bir şeyler atıştırır olmuştum, kilo almam gereken şu zamanlarda aksine hızla kilo vermem hiç de iyiye işaret değildi.

"Baba..." kapının önünden gelen cılız sesle zorla da olsa kafamı kaldırıp kızıma çevirmiştim bakışlarımı. Üzerinde henüz değiştiremediğim pijamaları vardı, saçlarını da tarayıp örememiştim bu sabah, terlik giymeden çıplak ayaklarla dolandığını bile yeni fark edebilmiştim, normal bir zamanda olsa bebeğimin asla bu şekilde dolaşmasına izin vermezdim.

Boncuk gözleriyle bana bakması onunla rutinimiz haline gelmişti, ben günün bir kaç dakikasını klozetin başında geçirirken Soo Jin de korku dolu gözlerle bana bakıp, her kötü hissettiğimde minik kollarıyla beni kucaklardı.

Bu rutini neredeyse her gün yaşadığımıza rağmen hep aynı tepkileri veriyorduk. Kızımın minik kalbi benim için endişeyle atarken, ben de her seferinde onu bu denli korkuttuğum için vicdan azabı yaşıyordum.

"İyi misin?" Demişti, bir kez olsun endişeli gözlerini üzerimden çekmezken.

"İyiyim bebeğim." İyi olduğuma birazcık da olsa ikna edebilmek adına vücudumu elimden geldiği kadar doğrultmuş, lavabonun kenarına tutunarak ayağa kalkma girişiminde bulunmuştum.

Sadece girişiminde bulunmuştum çünkü uzun zamandır yerde oturduğumdan dolayı uyuşan bacaklarım bu eylemi yapmama biraz engel olmuştu.

"Seni yormalarını hiç sevmiyorum." Diye mırıldanmıştı, sözlerinin duyulmasını bir yandan istiyor, bir yandan da sesini kısık tutarak duymamamı umuyor gibi bir hali vardı.

İlk başta güzel kızımın ne dediğini anlamasam da sonra göbeğime odaklanarak konuştuğunu görünce ikiz kardeşlerinden bahsettiğini yeni idrak edebilmiştim.

Soo Jin, diğer çocuklar gibi sevgisinin yarıya bölüneceğinde bir kez olsun endişelenmemişti, onun endişesi bambaşkaydı.

Durumumu ilk öğrendiğim gün kızıma nasıl anlatacağım diye kıvranırken Soo Jin yanıma gelip, kardeş fikrine sıcak baktığını söylemişti. İlk başta çok şaşırsam da daha sonra anlamıştık, o gün Namjoon kızıma hep kardeş temalı sorular sormuş ve Soo Jin de durumu böylelikle anlamıştı.

Titreyen bedenim ve ne yapacağımı bilemez tavrımla akşam eve döner dönmez her şeyi anlatıp, abla olacağını dile getirince minik bebeğim bir saniye bile tereddüt etmeden anında başını göbeğime yerleştirmişti. Küçük kardeşleriyle ilk tanışması bu şekilde olmuştu. O, ilk dokunuş bambaşkaydı o gün içimde yayılan huzur hissini unutmam yıllar geçse de mümkün değildi.

Hayatın tüm isteklerimi bir anda vermeye karar verdiğini şimdi daha iyi anlıyordum. İlk zamanlar tüm çaresizliğimle mutluluğu dilesem de bir türlü sonuç alamamıştım, umutlarımı tek tek tüketip, dilek dilemeyi bıraktığım gün hayat bir anda mutlulukları önüme sıralar olmuştu, anlamak cidden mümkün değildi.

IDYLLIC // yoonminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon