(63) Kendinin Gölgesi.

Start from the beginning
                                    

"Bende Elzem," dedim ve elini tuttum fakat hatırladıklarım yüzünden elimi çekmek istedim. Lakin Cansu, "Sorun değil," diyerek bana içten bir şekilde gülümsedi ve elimi sıktı. "Sen bana zarar vermezsin. Bunu seni ilk gördüğüm an hissettim." Bir ruh emici olmamı umursamadan elimi tutmaya devam etti. "Aramızdaki garip bağı sende hissediyor musun?" dediğinde gözlerini bir saniye bile benden ayırmıyordu. "Sana karşı anlam veremediğim bir sıcaklık var içimde." Tuhaf ama benzer duyguları bende hissediyordum.

Mara'nın huysuz sesini duydum. "Klanlardandır canım o!" diyerek yanımıza geldi ve Cansu'ya döndü. "İkinizin klanı arasında hiç bozulmayan bir ittifak var. Tek sebebi bu," dedikten sonra kolumu tutup beni sertçe yanına çekti. Böylelikle Cansu'yla birleşen ellerimizi ayırmayı başarmıştı. Mara bana ters ters bakarken, "Daha bu gece gördüğün biriyle bu kadar samimi olmamalısın!" diyerek beni azarlayınca kıkırdadım. Cansu'yu kıskanmış olamaz değil mi?

Soya denen kadın kafası karışmış gibi, "Çok tuhaf," dediğinde Cansu ve bana baktı. "Önceki yaşamınızda ikiniz çok yakın arkadaştınız," dedikten sonra bu seferde ben ve Mara'ya baktı. "Siz ikiniz de kedi ve köpek gibiydiniz, ya da patlamaya hazır ateş ve barut gibi." Dudaklarını sarkıtarak kafasını kaşıdı. "Şimdi ise tam tersi. Anılarınızı aldığınızda verdiğiniz tepkileri görmek için orada olmayı isterdim." Bu kadın yine ne saçmalıyordu? Ben ve Mara doğduğumuzdan beri iyi geçiniriz hangi kedi ve köpekten bahsediyordu?

Soya, "Her neyse," diyerek elindeki kitabı gösterdi. Kitabın üzerinde büyük harflerle MÜHÜR VE KALKAN yazıyordu. "Geçiti açmak için sizin bu kitaptaki büyüye ihtiyacınız var," diyerek sırıttı. "Benim yazdığım bir kitap olduğu için ben zaten içindekileri ezbere biliyorum." Kitabı ondan alıp yazarı kontrol ettiğimde Soaireya Gizel yazıyordu. Kitabın çıktığı tarihi ise kendi iyiliğim için kontrol etmedim çünkü milattan önce kalmış bir kitap gibi görünüyor. Bir ara bu kitabın tıpatıp aynısını çatı katımızda gördüğüme yemin edebilirim. Fakat daha sonra gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştu.

Soya, "Önce bir konuda emin olmalıyım," diyerek bize baktı. "Hepiniz gitmek istiyor musunuz? Çünkü geri dönmek için elli yıl beklemek zorunda kalırsınız. Ben Araf'a dönmeyi düşünmüyorum ve Meliz sadece elli yılda bir ortaya çıkan kanlı ayda geçiti açabilir," dedikten sonra kendisiyle övünürcesine sırıttı. "Medusa'nın Ölü Kumları büyüsü bana ait olduğu için böyle bir şart koşmuştum." Ne diyebilirim ki iyi halt etmiş.

Bizler gitmek istediğimizi onaylamıştık fakat Cansu sessizliğini koruyordu. "Ailen için mi?" diye sordum. Belki o da ailesini bırakıp gitmek istemiyordur.

Kalbindeki ağır hüznü soluduğumda gülümsemeye çalıştı. "Ailem dört yıl önce bir uçak kazasında hayatını kaybetti," deyince böyle bir cevap beklemediğim için üzülmüştüm.

Soya, "Öldülerse ne olmuş?" deyip güldü. "En azından kurtulmuşlar, ya ölümsüz olanlar ne yapsın. Ben ölemiyorum bile."

Afallayarak Soya'ya döndüm. "Ölmek mi istiyorsun?"

"Çoğu zaman evet."

"O vakit intihar et."

"Tavsiyen için teşekkür ederim ama arkamda Soaireya Gizel canına kıyacak kadar zayıf dedirtmem."

"Kolayı var bırak birileri seni öldürsün."

"Sonra da Medusa'nın yeğenini öldüren kişi olarak tanrılar tarafından kahraman ilan edilsin, değil mi? Bu hiç olmaz."

"Üçüncü seçenek: bırak tanrılar seni öldürsün."

"Bunu yüz yıllardır deniyorlar zaten ama gördüğün gibi hâlâ yaşıyorum."

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)On viuen les histories. Descobreix ara