(47) Hayal Kırıklığı.

87.2K 9.1K 31.4K
                                    

Unut dedim kendime. Her şeyi unutuyorsun ya sil at bunları da zihninden. Yaşadıklarını ve sana yaşatılanları unut ve yeniden umut et dedim. Ve ben güzel şeylerin olmasını umdum, fakat çok geçmeden yine umut yok unut dedim kendime.

Koskoca sekiz ayın sonunda nihayet tam anlamıyla onu görüyorum ve beni görüyordu. Ben bu adama ruhumun sürgünü demiştim çünkü gerçekten öyleydi. Önce ruhumu pusulama mühürleyip sürgün etmişti ve daha sonraki sürgün yerim Ölüler Diyarı olmuştu. Şimdi ise ona aşık olmamı sağlayarak ruhumu kendisine sürgün etmişti. Bu adam doğduğumdan beri hayatımda büyük bir rol oynuyordu fakat ben bunu çok geç fark etmiştim. Akademide daha onu görmeden portresine vurulmuş olmam ve beni ilk gördüğü anda benden kaçmasının bir sebebi vardı değil mi? Resmine baktığımda gördüğüm tarihle onun geçmişte yaşayan biri olduğunu sanmıştım ve bu devirde olsaydı çok canlar yakardı diye düşünmüştüm. En çok benim canımı yakacağını bilmeden bunları aklımdan geçirmiştim. Beni ilk gördüğü an farklı bir dünyadan onun için çıkıp geldiğimi ve onu canından bezdireceğimi bir şekilde hissetmişti, değil mi? Bu yüzden benden kaçmaya çalışmıştı. Ama gel gör ki her ikimizin kaderi birbirine kördüğüm olmuşken ne o benden kurtulmayı başarmıştı ne de ben ondan. Şimdi ise cehennemin taşlarını sevdiği kadın için bizzat dizmişken ve onu cehenneme gönderen ta kendisi olmuşken, o kadını cehennemden bile kurtulmuş bir hâlde karşısında görüyordu.

Ah o gözler nasıl da hayretler içinde bakıyordu.

Savcı ile olan ilişkimi sadece kızlar ve Üç Silahşörler biliyor diye düşünüyordum, ama ne zaman yanyana gelsek birbirimize olan davranışlarımız sanırım bizi ele vermişti. Bundan dolayı buradaki herkesin gözleri Savcı ve benim üzerimde gidip geliyordu. İnsanlar daha Işıktan Gelenler ve Oyunbazların şokundan çıkamamışken yeni bir darbe de ben vurmuştum. Herkesin içinde ilk konuştuğum kişi Savcı olmuşken haliyle onun ne söyleyeceği merak konusuydu. Ancak bu adam dilini yutmuş gibi hiç konuşmadığı için şu anda beni zor durumda bırakıyordu! Tanrı aşkına o kadar kişinin içinde şimdi travma yaşamanın zamanı mı? Ne güzel hortlayıp geldim hiç olmazsa en azından bir sarılsın.

"Ah ne kadar da kaba bir davranış!" Kısık bir sesle homurdandım. Adım sürekli Savcı ile anılmışken bu tepkisizliği insanların bunun tek taraflı bir ilişki olduğunu düşünmesini sağlıyordu.

Baştan ayağa beni izlerken soluğu kesilmişti. Ölümsüz olduktan sonra evrim geçirdim diyebilirim ve bu Savcı'nın aklını başından almıştı. Geri döndüğümü yeni yeni idrak ederken, ayların kasvetini yaşayan ruhu gittikçe ışığa kavuşuyordu. Ela gözleri her detayına kadar beni incelerken, beğeniden daha büyük bir duygu adeta bedeninde fışkırıyordu. Evet, bu duygu bana olan büyük ve sonsuz aşkıydı. Sesli bir şekilde nefesini içine çekerken, "Bu sen misin?" dercesine bana bakıyordu. Geri döndüğümü artık anlamıştı, zaten bu sebeple kaskatı olan bedeni gevşedi.

Savcı tam bana doğru bir adım atmıştı ki, "Elzem!" diyen Sıraç ondan önce davrandı. "Sarışınım..." Bunları sessizce mırıldanınca gülerek ona doğru yürüdüm. "Çok mu özledin beni?" dedim. Cehennemi yaşayıp ölümün kollarından çıkıp geldiğimi sonunda idrak etmişti.

Pişmanlığı dört bir yandan beni sararken geçmişte yaptığı hatayı çok hızlı fark etmişti. Sıraç aslında bizi gerçekten seviyordu. Şu zamana kadar ben ve Itır'ı görmezden gelmeyen tek kişiydi. Şu anda bana bakarken bile kendisine kızdığını görürken aksini hiçbir güç bana söyletemezdi. Abim kız kardeşlerini uğruna canını verecek kadar çok seviyordu, lakin sözler konusunda sinir bozucu bir tutumu vardı. "Soruyor musun?" Beni kollarına çekmek için fazla beklememişti. Sıraç'ın sarılışına verdiğim karşılık biraz mesafeli olunca iç çekmişti. "Bana kırgın olduğun için mi bu soğuk tepkin?" dedi. "Öylesine bir karşılık verecek kadar çok mu büyük nefretin?" Benimkisi nefret değildi ki, keşke nefret olsa ama değildi.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin