1. Bölüm - Tanrısal bir güç almıyorum

456 56 307
                                    

**Eh, gecikmeli de olsa ilk bölüm geldiğine göre yorumlarınızı esirgemezsiniz değil mi? Bölüm hakkında ve kurgu hakkında neler düşündüğünüzü çokça merak ediyorum, iyi okumalar ballarım

Oturduğum yerde bacağımı sallamaya devam ederken gözlerim bariz bir gerginlikle karşımdaki adamı takip ediyordu. Ağzından çıkacak tek bir kelimeyi bile kaçırma şansım yoktu. Bu yüzden tüm dikkatimi ona vermiştim. 60'lı yaşların başındaki ak saçlı adam ise gözündeki gözlüğünü geriye itip kâğıdı bir süre daha okudu. Oysaki orada destan yazmamıştım. Bir kısa paragraf boyutunda konu özeti vardı sadece. Ama onu bile yarım saattir inceliyor, kendine geçerli bir kusur arıyordu.

"Luhan," demişti en nihayetinde okumaya bir son verip. "Olmamış." Yüzüne sanki üzülüyormuş gibi bir ifade yerleşirken derin bir nefes aldım. Bunu daha ne kadar yaşayacaktım? Ne kadar daha katlanmam gerekiyordu, bilmiyordum.

"Bu sefer neresi olmamış, Profesör?" Ak saçlı, bana bakarken bile tiksinen, adam sırtını koltuğuna yaslayıp başını omzuna eğdi.

"Dürüst olmak gerekirse tamamı." Bu tepkisi karşısında içimde büyümeye başlayan öfkeyi dindirmek için gözlerimi kapatıp açtım. Sakin kalmak, sesimi çıkarmamak zorundaydım. Yoksa okulu bitiremeyecektim. "Çok yetersiz bir kere." Bulduğu bahaneye karşı koyma dürtümü bastırıp yüzüme zorlama olduğunu bağıran, sinirleri bozulmuş birinin gülüşünü ekledim. Yani benim.

"Konu özeti olsun, tek paragraf, demiştiniz." Dişlerimin arasından söylendim.

"Öyle mi?" Tek kaşı havalandı. "Demişimdir, Luhan. Detaylara çok takılıyorsun." Dedikten sonra ukalaca sırıttı. "Bu hale gelme sebebin de bu değil mi zaten?" İşte gerçek yüzü tamamen açığa çıkıyordu. Bana olan garezini daha net belli edecekti. "Detaylar senin yüksek lisansını yakabilir." Masanın üzerinden bana doğru yaklaştı. "Detaylar, doğrular... Bunlar bazen herkesin içinde sesli dile getirilmemeli." Yüzündeki ben güçlüyüm sırıtması kanıma dokunuyordu çünkü kendisinden yüksek lisans tezimle ilgili haksız yere ret yiyordum. Oysaki benim yaptığım tek şey dersindeyken yanlış kullandığı bir terimin doğrusunu söylemekti. Hepsi buydu. Gayet basit ve iyi niyetli davranmış olsam da burnundan kıl aldırmayan egosu bunu şahsına hakaret gibi algılamış, onu sınıfta küçük düşürdüğümü sanmıştı. Defalarca kez yaptığım tüm bu araştırmalarıma bir çöp gibi davranma sebebi de buydu. Saçmalık.

"Yanlış an-" eğer hala suyuna gitmeye çalışıyorsam tek sebebi okulun bitmesi içindi.

"Bu son şansın." Arkasına yeniden yaslandı.

"Daha iyisini yapacağım." Başımı aşağıya eğip dişlerimin arasından mırıldandım.

"Bu sefer konunu ben belirleyeceğim." İfadesi keyiften geçilmiyordu. Benden intikam aldığı için mutlu olmalıydı. "Neyse ki insaflı yanıma denk geldin. Bir kez daha konu reddi yemeyeceksin." Kahkaha atmaya başladığında aldığım soluklardan habersizdi. Kendimi nasıl zor tuttuğumu en iyi ben biliyordum. "1200-1250 yılları arası Goryeo Krallığındaki sanatsal eserleri ele alacaksın."

"Ne?" Kaşlarım çatılırken sesim aniden yükselmişti. "Hani şu sanatsal herhangi bir aktivitenin olmadığı, yasaklandığı için günümüze pek fazla eserin kalmadığı dönemden mi bahsediyorsunuz?" Ben tarih mezunu, sanat tarihinde ise yüksek lisans yapan bir öğrenciydim. Bahsettiği yıllardaki kralın ne kadar zorba ve halkın refahına düşman olduğunu gayet iyi biliyordum. Sanatsal ne varsa yasaklamış, sadece kendisi zevk içinde yaşamıştı. O dönemden kalan eserler de kralın portreleri, tabakları, çanaklarıydı sadece.

"Evet, tam olarak o dönemden bahsediyorum."

"İyi ama bilginin olmadığı bir dönemi nasıl araştırabilirim? Zamanda yolculuk mu yapayım?" Sinirlerim artık bozukluğunu en üst seviyede yaşıyordu. Açık açık seni mezun etmeyeceğim dese daha iyiydi.

RICORRENZAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن