24

1.8K 204 305
                                    

"Ne bu şort? Her yerin meydana, millet sana bakıyor."
Çıplak bacağımdaki elini biraz daha sıkmıştı.

Acıyla yüzümü buruşturup, sinirle baktım yanımdaki bedene. "Ne diyorsun Yoongi ya? İstediğimi giyerim, ne demek her yerin meydana?"

Kınar gibi baktı ve ellerini garip garip oynatarak,
"Kusura bakma, benim ahlakıma ters. Avrupalı değilim ben." Dedi.

Göz devirip eline vurduğumda, oflayarak elindeki çikolata sürdüğü ekmeği ağzıma uzattı.
"Ye hadi."

Sinirli bir şekilde bakmaya devam ederken, uzattığı ekmeği parmağıyla birlikte ısırdım.

"Ah!" Ateşe değmiş gibi hızla çekti elini ve kocaman açtığı gözleriyle, şaşkın şaşkın baktı. "Ne yapıyorsun lan deli soyka!"

"Kahvaltımı yapıyorum izin verirsen?" Dedim sorar gibi ve gözlerimi süzdüm. Axel, yanındaki bedene dik dik bakarken yanaklarımı şişirip kahvaltımı yapmaya devam ettim. Benim yüzümden Samet'in yanında oturmak zorunda kalmıştı ve çok sinirli görünüyordu.

Gözleri bana döndüğünde, gözle görülür bir yumuşama olmuştu bakışlarında.
"Hava bozmazsa gölde yüzer miyiz?" Dediğinde, sevinçle ellerimi çırpıp, kafamı salladım.

"Gidelim gidelim, ne oluuur!" Yüzüme sevimli olduğunu düşündüğüm bir ifade yerleştirdiğimde, ufak bir kahkaha attı ve "Tamam, gidelim." Dedi. "Ama hasta olmak yok."

"Söz, hasta olmak yok."

"Bir dakika ya!" Samet konuşunca bakışlarımız ona dönmüştü. O kadar heyecanlanmıştım ki, bu iki kekonun varlığını unutmuştum anlık olarak. "Biz gideceğiz göle. Sen gelme, suyu falan pisletirsin maazallah."

Axel, gözlerini yumdu ve sinirle güldü.
"Bak çocuk elimin tersindesin, iki tokat oynar, aklını alırım senin. Kes sesini!"

"Hadi ya!" Dedi Samet kaşlarını kaldırıp. "Oyna bakayım nasıl bozuyorum ayarlarını, hıyarto!"

Axel, elini yumruk haline getirip, hızla Samet'e döndüğünde, Yoongi'nin sert sesiyle hepimiz yerimizden sıçramıştık. "Yeter! Kesin sesinizi, yoksa ben keserim o dilinizi."

Herkes suspus olup, yemeğine devam ederken Yoongi, hafifçe yaklaşarak kulağıma fısıldamıştı. "Sen hariç, Allahsız'ım." Dedi, boynuma çarpan sıcak nefesleri gıdıklanmama sebep olurken. "Kıyamam senin o tatlı diline."

Göz devirip dil çıkardım ve tripli bir şekilde önüme döndüm tekrar.

"Gel ısır diyor Allahsızın çocuğu!" Her böyle dişlerini sıkarak konuştuğunda, içim gıdıklanıyordu.

Umursamıyormuş gibi bakarak konuştum ama yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. "Çıkmadı ağzımdan öyle bir şey. Totondan uydurma."

"Ulan!"
Kahkaha atıp, yanağımdan makas aldı ve başını sallayarak önüne döndü. Sonrasında sessiz ama pek sakin olmayan bir şekilde kahvaltımızı yapmıştık çünkü Axel ve Samet durmadan birbirlerine öldürecek gibi bakmış, değişik yüz ifadeleriyle sessiz bir kavga etmişlerdi.

Mekandan çıktığımızda hocalar birkaç ikazda bulunmuştu. Evlere dağılıp dinlenmemizi ve öğle yemeğinde piknik alanında olmamız gerektiğini söylemişlerdi.

Yine sallana sallana evin yolunu tutarken etrafı da seyrediyordum bu sefer. Göl uzaktan görünmese de yemyeşil orman her tarafı kaplıyordu. Doğayla iç içe olmayı severdim ama böcekler korkulu rüyamdı ve tek istediğim şey bir tane sinek dahi olsa görmemekti.

Samet ve Yoongi önümüzde ilerlerken Axel, telefonuyla uğraşıyordu. "Atları sever misin?" Dedi telefonunu cebine koyup.

Dudaklarımı büzüp, birkaç saniye düşündüm. Atlar büyük hayvanlardı ve biraz ürkütücü geliyorlardı bana.
"Severim ama biraz korkuyorum." Dediğimde gülümsedi.

DAEGU KEKOSU - SOPEWhere stories live. Discover now