Bölüm 27: Ölümün Kendisi

79 4 5
                                    

Kapı yavaşça açıldı. Ve işte karşısındaydı, en güçlü büyücü şanının altında sadece bir katilden ibaret olan şey önündeydi. Sırf karşılaşmasının bile onu korkudan bayıltacağını düşündüğü o şey işte önündeydi. Kırmızı gözleri, saçsız başı ve yılanınkine benzeyen dümdüz burnuyla, karşısında insandan çok insan dışı şeytani bir bir varlık gibiydi. Astoria onun kırmızı gözlerine baktı, şimdiye kadar hiç bu kadar korkunç gözlere bakmamıştı.

Ölümden kaçmaya çalışırken ölümün ta kendisine dönüşmüş gözlerdi bunlar... Başkalarının yaşamlarını çalıp kendi yaşamına eklerken bir yamyama dönüşmüş, ilkelleşmiş bir ruhun aynasıydı...

Karanlık Lord tıslar gibi bir ses çıkardı, çataldilinde konuşmaya başlamasıyla devasa yılanı da ona doğru sürünerek gelmeye başladı.

Astoria donup kalmıştı, biraz zamana ihtiyacı vardı, bir saniye bile olsa. Sonra kendisini de şaşırtan bir şey yaptı, Karanlık Lord'un gözlerine bakarak onun zihninde yakalayabildiği ilk şeye tüm gücüyle sarıldı, bir kelimeydi bu, çataldilinde bir kelime...

"Nagini" diye tısladı. Nagini ve efendisi bariz bir afallamayla durdular. Bir Slytherin varisi dışında kimse çatal dilinde konuşamazdı, ama bu kız bir muggle doğumluydu, yoksa büyük bir hata mı yapmışlardı?

Astoria fırsattan yararlanarak görünmez hale geçti ve üzerindekilerden kurtulmaya çalıştı. Nagini öfkeyle tıslayarak saldırıya geçti, Astoria'nın son anda kenara çekilmesiyle onu boynu yerine omzundan ısırdı... Bu sivri ve zehirli dişlerin verdiği acı dayanılmazdı...

Ah! Tamamen görünmez olabilseydi! O zaman kurtulacaktı. Can havliyle tişörtünü çıkartıp fırlattı, kolyesini ağzına koydu. Nagini bir defa daha saldırdı Astoria tekrar yana çekildi ve şortunu da çıkartıp attı, artık tamamen görünmezdi. Bütün bunlar o kadar hızlı olmuştu ki Karanlık Lord hayretten donup kalmıştı.

Ama şimdi... Şimdi o, sinirden çıldırmış gibiydi. Rastgele her yere ölüm laneti yağdırmaya başladı, Astoria ise kanayan omzunu sıkıca tutarak mahzenden çıktı, içeride Nagini ve Karanlık Lord hala onu yakalamak için uğraşıren yukarı çıkan merdivenlere fırladı. Kanı yere değdiği anda görünür hale geliyordu, Astoria iz bırakmamak için yarayı iki eliyle sıkıca kavradı. İnlememek için dudaklarını ısırıyordu ve kanın tadını ağzında da hissetti.

Şimdi ne yapacaktı? Kapıdan çıkamazdı, büyük kapıyı açmak çok daha zordu ve açsa bile bu koca kapının açılması onu ele verirdi. Malikane'nin içinde ise cisimlenme yapılamıyordu. Aklına çılgınca bir şey geldi, işe yarama ihtimali çok azdı gerçi, ama yine de Astoria üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Bir damla kan parmaklarının arasından sızarak yere aktı... Astoria aceleyle üst kata çıktı. Bir damla daha. Astoria daha da hızlandı.

Bir odanın kapısının önünden geçerken aralık kapıdan Narcissa Malfoy'un Draco'yu asasıyla yerden kaldırıp yatağına bıraktığını gördü. Draco sersemletilmiş gibi görünüyordu. Narcissa'ya minnetle bakan Astoria Draco'ya da son bir defa baktıktan sonra yoluna devam etti. Bir an duraksayıp düşündükten sonra işini garantiye almak için en üst kata çıktı, koridorun sonuna doğru koştu. Planının işe yaraması için içinden dualar ederken, Malikanenin nispeten daha tenha bir yeri olan arka tarafa bakan, açık duran bir pencereye tırmandı ve aşağıya atlarken gözlerini kapattı...

***

Draco gözlerini açtığında odasında, yatağında olduğunu gördü. Kafası bir yere çarpmış gibi ağrıyordu. Elini görütüp kafasını ovarken ve neler olduğunu anımsamaya çalışarak çevresine bakınırken masasının üzerinde duran asa ve içi altın sarısı bir sıvıyla dolu şişeyi gördü.

Tuhaf Bir Hikaye: Astoria Greengrass (üşenmediğimde düzenleniyor)On viuen les histories. Descobreix ara