Bölüm 21: Tanışma

93 5 1
                                    

Noel'den sonra Astoria Draco'yu pek sık görmedi. Hiç konuşma fırsatı bulamadılar. Astoria onu sadece kahvaltı ve akşam yemeği saatlerinde Büyük Salon'da görüyordu. Sadece birkaç defa, aceleyle derslere giderlerken burun buruna gelmişler, birbirlerine sadece yarım yamalak gülümseyerek aceleyle ters yönlerde yollarına devam etmişlerdi. Astoria bu karşılaşmalardan sonra kızaran yanağını soğumuş eliyle tutarak rahatlatmaya çalışırken Draco nedense her seferinde kafasını tekrar çevirip Astoria'nın arkasından bakma isteğine yenik düşmüştü...

Astoria bu süre zarfında sık sık Potter'ı kontrol etti. Potter, Draco'ya kafayı takmış durumdaydı, peşine iki de ev cini takmıştı. Aralarından birinin adı Dobby'di ve standart ev cinlerine göre oldukça şirindi, kendinin özgür bir ev cini olduğunu söylüyor ve Harry Potter'a büyük hayranlık duyuyordu. Tabi bu hayranlığın sonucu Potter'a çeşit çeşit yardımlar (en ufağı Noel'de bir çift değişik renkli çoraplar büyüğü geçen seneki gibi D.O.'ya oda bulma) olarak geri dönüyordu. Diğeri Kreacher'dı ve "Harry Potter ile bulanık arkadaşlarına hizmet edip, Black aile şerefini lekelediği" üstüne üstlük bunları isteyerek yapmadığı ve dile getirmesi de yasaklandığı için oldukça huysuza benziyordu. Bu iki ev cini başkalarına görünmese de, ve bununla yükümlü olsalar da Astoria, zamanının çoğunu görünmez geçirmekten hoşlandığından onun dikkatinden kaçamamışlardı.

Birkaç ay sonra Astoria akşam yemeğine giderken Potter'ın bir parşömene bakarak hızla alt kata inmeye başladığını gördü. Hemen bir hayalbozan büyüsü yaptı ve peşine takıldı, Potter haftalardır Malfoy'un izini bulmak için o haritaya bakıp duruyordu, şimdi de bir iz mi bulmuştu? Aptal çocuk! Eğer Malfoy'u yakalayacak olursa... Potter'ı erkekler tuvaletinin kapısına kulağını dayamış bir vaziyette gördü, bir insan neden tuvaletleri dinler ki? Hızla ama ses çıkarmadan ona yaklaştı. Potter kapıyı yavaşça açtı ve hem Astoria hem Potter orada, tükenmiş ve süngüsü düşmüş gibi görünen Draco'yu gördü -Draco ağlıyordu!-, ve onunla konuşan hayalet Myrtle'i duydu.

"Bana... neyin yanlış olduğunu söyle sana yardım edebilirim..." Myrtile'in sesinden gururlu olduğunu anlayabiliyordu Astoria. Belli ki ağlamayı kendisinin uzmanlık alanı olarak görüyordu. Büyük bir ihtimalle Myrtile, Draco'nun ağlamasından hoşnuttu ve durmasını istemiyordu bile.

"Hiç kimse bana yardım edemez," dedi Malfoy. Tüm vücudu titriyordu. "Bunu yapamam... yapamam... işe yaramayacak... ve yakında yapmazsam... beni öldüreceğini söylüyor..."

Bunun olacağı en başından belliydi zaten. Görevinin zorluğunu yeni kavramaya başlayan Draco ise artık bu yükü kaldıramıyordu. Ama şu an bunları düşünecek zaman değildi, eğer Draco Potter'ın onu gördüğünü anlarsa, ya da Potter bir aptallık edip onun yanına giderse...

Astoria hızla üst kata fırladı. Daha merdivenlere ulaşamamıştı ki arkasından gelen bir şangırtı duydu. Bu yüzden ikiye katlanmış bir aceleyle koşarken üzerinden hayalbozan büyüsünü kaldırdı ve yemeğe giden Profesör Snape'e çarptı. Şansın bu kadarı! Hogwarts'ta çarpacak yüzlerce öğrenci ve onlarca profesör varken!

"Miss Greengrass" Snape, neredeyse tembelce denebilecek kadar kayıtsız bir sesle konuşmaya başlayacakken Astoria nefes nefese, kesik kesik konuşarak sözünü kesti.

"Potter... Draco...Profesör! acele... alt... erkekler tuvaleti..."

Daha bölük pörçük cümlesini bitirmesine bile gerek kalmadan Profesör Snape aşağı fırladı, aynı anda Astoria Myrtile'in çığlıklarını duydu.

"KATİL! TUVALETTE KATİL! KATİL!"

Astoria düşmemek için yanındaki merdiven tırabzanına tutundu. Draco ölmüş olamazdı, Potter bunu yapabilecek kadar güçlü bir büyücü değildi ki!

Tuhaf Bir Hikaye: Astoria Greengrass (üşenmediğimde düzenleniyor)Where stories live. Discover now