Bölüm 14: Kayıplar

78 4 3
                                    

Astoria ve Daphne dokuz üç çeyrek peronundan çıktı.

"Annem ve babamı görüyor musun?"

"Hayır" dedi Daphne sıkıntıyla. "Gelmeyeceklerini söylememişlerdi."

Astoria korkuyordu çünkü içinde yine o berbat his vardı. "Lütfen, eve gidelim o zaman"

"Belki de beklemeliyiz"

"Yarım saattir bekliyoruz, haydi, lütfen!" Astoria titreyen bir sesle konuşunca Daphne kuşkuyla Astoria'ya baktı, "Sen iyi misin?"

Astoria cevap vermedi, bir taksi durdurdular ve eve onunla gittiler. Şoför yol boyu Noctua ve Rhea'ya kuşkuyla bakıp durdu, fakat Astoria fark etmedi bile. Nihayet taksi evlerinin önünde durduğunda koşarak eve daldı.

O bu hissi biliyor, daha önce yaşadı, ama hayır, olmamalı, olamaz! İzin vermeyecek! Ne yapacağı konusunda hiçbir fikri olmasa da.... Ya da ne olduğu konusunda...

"Astoria! her şeyi benim taşımamı beklemiyorsun değil mi?" Daphne şoförün yardımıyla iki ağır sandığı ve Rhea'nın büyük kafesini zar zor bahçeye indirirken.

"Benimkileri bahçeye bırak!" diye bağıran Astoria bir yandan deli gibi zile basıyor annesi açmadıkça da diğer eliyle kapıyı yumrukluyordu. "lütfen... lütfen düşündüğüm şey olmasın..."

Kapıyı açan olmayınca endişesi ikiye katlanan Astoria arka bahçeye koştu. Sabahları bahçe kapısı genelde kilitlenmezdi.

"Anne! Baba!" diye bağırdı eve girer girmez. "Evde misiniz?" Mutfağa girdi. Tezgahın üzerinde yemek kalıntıları vardı. Bu hiç annesi gibi titiz birine göre bir davranış değildi. Aceleyle salona koşturdu.

Gördüğü şey karşısında elleri ve ayakları boşaldı. Bu bir kabus olmalıydı! Başka açıklaması olamazdı ki! Annesi şimdi gelecek ve onu saçlarını okşayarak uyandıracaktı. Ya da belki de Hogwarts'taki yatakhanesinde uyanacak ve perdeleri tekrar söndürmek zorunda kalacaktı. Ya da taa iki yıl öncesinde, ruh emicilerin kompartımana girdiği günde uyanacaktı... Yeter ki uyansındı.

Astoria titreyen elleriyle ağzını kapattı. Gözlerinden süzülmeye başlayan yaşlar yanaklarını ıslatıyordu. Dizleri onu daha fazla taşıyamadı. Kapıya sırtını vererek olduğu yere yavaşça çöktü. Artık aklı bomboştu...

"Astoria hemen gidip sandığını içeri..."

Daphne kapıda donup kaldı.

Manzara korkunçtu. Bay ve Bayan Greengrass geniş ve güzel döşenmiş oturma odasında yerde yatıyordu. Üzerlerindeki işkence izleri henüz silinmemişti. Ev darmadağındı. Koltuklarda yanık izleri vardı. Cam kırıkları her yerdeydi. Uzun sarı saçları burnundan akan kana yapışmış, hırpalanmış görünen Bayan Greengrass'ın donuklaşmış mavi gözleri artık hiç kimsenin zihnini okuyamayacaktı. Yüzünde mavi-mor lekeler, kan ve yanık izleri olan, herhalde kendini umutsuzca savunmak için aldığı beyzbol sopasını hala sıkı sıkı tutan, siyah gözleri bütün ifadesini yitirmiş Bay Greengrass ise hiçbir zaman alışılmış sabah şakalarını yapamayacaktı...

Daha da kötüsü, artık Greengrass kardeşler eve geldiklerinde onları karşılayacak bir anne ve babası olmayacaktı.

Koca dünyada yapayalnız kalmışlardı...

***

"Öldüreli 24 saat kadar olmuş. Bunu bedenin katılaşma ve kanın pıhtılaşma oranından anlayabiliyoruz. Kesinlikle bir boğuşma söz konusu ama ölüm nedeni boğuşma değil. Ölüm nedenini belirlemek için otopsi yapılması gerekebilir. Ama açıkça söyleyebilirim ki..."

Tuhaf Bir Hikaye: Astoria Greengrass (üşenmediğimde düzenleniyor)Where stories live. Discover now