Bölüm 24: Günlük

Start from the beginning
                                    

"Nasıl yardımcı olabiliriz?" dedi John Greengrass.

"Yalnızca küçük bir yolculuk, yanılmıyorum değil mi?" dedi Alexis Greengrass. "Döngüler arası, bu yüzden tuhaflara ihtiyacın var. Uzun süreceğini tahmin ediyorsun, bu yüzden de 1941 yılında sıkışıp kalmış dostlarından yardım isteyemiyorsun"

"Kesinlikle" dedi Abraham "Bu yeteneğini hep ürkütücü bulmuşumdur. John'un bahsettiğine göre kızın da öyleymiş. Tanrım!"

"Evet" dedi Alexis gülümseyerek. "Astoria, küçük olan, ne kadar ürkütücü olduğu hakkında en ufak bir fikrin yok."

Hepsi gülüştü.

"Sonuç olarak, ne zaman yola çıkıyoruz?" dedi John.

"Hazırsanız, hemen şimdi." dedi Abraham. "Ayrıca, umarım yeterli silahınız vardır. Çünkü İngiltere'deki bütün gölgeleri yok etmeden dönmeye niyetim yok."

"Merak etme Abraham." dedi John ciddi bir sesle. "Aramaya nereden başlıyoruz?"

"Sizin de ona rastladığınız yerden. Thames Nehrinin kenarından"

****

"Abraham, onu hissediyor musun?"

"Henüz değil" dedi iyice odaklanmak için kaşlarını çatmış olan Abraham, "Ayrıca, John, sana şimdiden söylemem lazım. Onlarla konuşamıyorum."

"Ne? Neden."

"Eskisi kadar güçlü olmadığımı söylemiştim" dedi Abraham. "Değilim çünkü... Hey, O şey yakınlarda! Şu parkın içinde saklanıyor."

"Hurlingham Park'ta mı? Umarım fazla ziyaretçi yoktur." dedi Alexis.

"Kendi sağlıkları için olmasalar daha iyi" dedi John.

"ıhhh... iğrenç kokuyor" dedi Alexis.

"Gerçekten önemli olan tek şey..."

"Şşşt! Yaklaştık. Silahlarınızı hazır tutun." diyen abraham büyük sırt çantasından bir zıpkın çıkardı.

"Hey! Abraham! Şunu al, daha kullanışlı"

"John! Tanrı aşkına bu ne!"

"Paintball mu o?" dedi Alexis şaşırarak. "Cidden mi?"

"Ne! Yeterince havalı gelmedi mi? Her neyse, Abraham, zıpkınla tek seferde isabet ettiremeyecek olursan bunu kullanacaksın ve bu sayede biz de onu az da olsa görebileceğiz Elinden geldiğince çok ateş etmeye çalış. Ve, tamam zahmet etmeyin, bence de harika bir fikir"

Alexis kıkırdayarak gözlerini devirdi.

"Onu gördüm, şu büyük ağacın altında."

"Bol şans!"

Abraham yavaş adımlarla ağacın yanına gitti. İşte gölgeyi görebiliyordu artık. İğrenç kokusunu da duyabiliyordu. Zıpkınıyla dikkatle nişan aldı, derin bir nefes alıp... Fırlattı!

Canavar korkunç bir homurtuyla yerinde doğruldu ve sağa sola yalpalayarak arkasını dönerek Abraham'a doğru gelmeye başladı. Zıpkın kafasına değil de omzuna isabet etmişti. Abraham bir yandan tenis sahasına doğru koşarken diğer yandan diğer elindeki paintball tabancasını gölgeye doğrulttu.

"JOHN! ALEXİS!"

"ABRAHAM!"

"TENİS SAHASINA! PEŞİMDE!"

"Kahretsin, koş hadi" diye bağıran John yerinden fırlayarak koşmaya başladı. Alexis de hemen ardından.

Abraham arkasına baktı ve zıpkınıyla bir defa daha şansını denedi. Zıpkın, canavarın gözlerinin çok yakınından geçmişti ve iğrenç, siyah kanı gözlerine doğru süzülmeye başlamıştı. Acı, canavarı daha da kızdırdı ve uluyarak kendisine doğru gelmesine sebep oldu. İşte bu kötü olmuştu, çünkü gölge ağzını açınca uzun, yılanımsı dilleri meydana çıkmıştı. Abraham onlardan kurtulmak için kendini yan tarafa fırlatırken paintball tabancasıyla bir defa daha şansını denedi. Bu seferkisi canavarın kendisine doğru uzanan diline isabet etti ve Abraham sendeleyerek arka üstü yere düştü. Önceden kemerine sıkıştırmı olduğu bıçağı çıkarmaya çalışırken canavarın dili de gitgide yaklaşıyordu. Derken, bir el ateş sesi duyuldu ve canavar acıyla tıslayarak dilini geri çekti. Bir çift kol da Abraham'ı bir kenara çekti.

Tuhaf Bir Hikaye: Astoria Greengrass (üşenmediğimde düzenleniyor)Where stories live. Discover now