Bölüm 10: Hortlak

Start from the beginning
                                    

Annesi hafifçe iç çekti. "Ben bir insan psikoloğuyum, cadılar beni aşar" Astoria'ya bakıp gülümsedi "Fakat kendini hazır hissettiğinde gözlerine bak, ve ona bir hediye ver."

"Garip bir öneri" Astoria arkasını dönerek birkaç asi yaş damlasını sildi.

"Hep işe yarar"

Astoria aniden annesine sımsıkı sarıldı. "Teşekkür ederim anne" daha fazlasını söyleyemedi. Annesine baktı, o anlardı, her halükarda.

"Hayatım, küçük yaşından itibaren pek çok şey öğrendin, olması gerekenden fazla hem de. Her zaman en büyük korkum bu olmuştu. Fakat, inan bana, başka insanların kafasının içine sürekli baktığında, sürekli onların dertleriyle uğraştığında, zamanla kendini kaybedersin. Kaybolmuş hissettiğinde her zaman tutunacak bir şey, bir insan bul... Sağlam bir karakterin var. Hiç kimsenin, hiçbir şeyin bunu yıkmasına izin verme."

***

Astoria mutfaktan çıkarken annesinin sosisleri kızartmak için tavayı ocağa sürdüğünü duydu. Annesi haklı olabilir miydi?

Banyoya gitti ve yüzündeki ağlamaklı ifadenin bütün kalıntılarını soğuk suyla yıkayıp attı. Yüzünü kurulayıp aynaya doğru eğildi. Yanakları havlunun pütürlü yüzeyinden dolayı kırmızıydı, gözleri gündelik ışıltısına kavuşmuştu, beyazlarındaki pembelik kaybolmuştu. Yüzüne bir gülümseme oturtup banyodan çıktı.

"Pişt!"

Astoria irkilerek arkasına baktı. "Baba?"

"Haydi gel" babası eliyle işaret ederek onu çağırdı. Astoria babasının arkasından kütüphaneye girdi -evleri iki katlıydı, üst katta üç yatak odası, biri büyük yatak odasının içinde iki banyo ve bir de kütüphane vardı, misafir odaları alt kattaydı- babası kapıyı kapattı.

"Ne oldu?"

Bay Greengrass kızına döndü ve gülümsemeye çalıştı. Göz göze gelmekten kaçınarak. "Bir şey var, dikkatli olmanız lazım"

Astoria kaşlarını çatarak babasına baktı. Babası acayip tuhaf davranıyordu. Ve yüzü de endişeyle çarpılmıştı. "Neden?"

"Hortlaklar..."

Astoria nefesini tuttu. "Ciddi olamazsın!"

Babası onun gözlerine baktı. "Ben de öyle olmasını dilerdim"

"Ama siz uzun zamandır İngiltere'de görülmediler demiştiniz! Hem Büyükannemle büyükbabam-"

"Biliyorum, izimizi kaybettirmişlerdi" dedi babası kafasını sallayarak. Siyah buklelerinden biri gözlerinin önüne düştü. "Ama dün bir tane gördüğümü sanıyorum."

Astoria gerginlikle ellerini saçlarına daldırdı. "Nerede?"

"Sizi karşılamak için Londra'ya gitmiştik ya" dedi Bay Greengrass. "Trenin gelişine daha dört beş saat falan vardı. Biz de zaman öldürmek için Thames Nehri civarına gittik. Bir tekne turu yapalım demiştik. İnanılmaz derecede külüstür görünen bir teknenin yanında bir adam vardı. İçeride biriyle konuşuyor olmalıydı. Çıkarken bir ara göz göze geldik, çok dikkatli bakmadığında sıradan görünüyordu. Ama annen birden telaşla kolumu sıkmaya başladı ve tekne turundan vazgeçip oradan uzaklaştık." Durup derin bir nefes aldı. "Annen adamın zihnini göremediğini söyledi."

Astoria ellerinin ve ayaklarının boşaldığını hissetti. Zihnini görememişti! Tıpkı bulanıklaşmış gibi...

Bay Greengrass Astoria'ya yaklaştı ve onu omuzlarından tuttu. "Çok dikkatli olmalısınız, Daphne ve sen" dedi fısıldarcasına. "Biliyorsunuz. Asla göz önüne çıkmamalıyız, kimse bizim tuhaflığımızdan haberdar olmamalı, bu çok tehlikeli"

"Biliyorum, dikkat çekmemeliyiz" dedi Astoria cılız bir sesle ama hemen sonra boğazını temizleyip "Ya Daphne?" diye sordu. "Ona söylemeli miyiz?"

"Hayır" dedi Bay Greengrass. "Aslında sana da söylemezdim. Ama zaten senden saklayamayacaktık. Hem birinizin durumdan haberdar olması iyidir."

Astoria kafasını salladı. Sabah annesinin gözlerine bakmak istememiş olmasaydı çoktan öğrenmiş olacaktı.

"Ablana göz kulak olmalısın" dedi Bay Greengrass. "Eğer bir hortlak varsa gölgeler de vardır"

Gölge. Her tuhafı ürperten bir isim...

"Bu civarda..."

"Hayır" dedi Bay Greengrass hemen. "Bu civarda bir tane olsaydı haberim olurdu. Şimdilik yok. Ama biliyorsun, büyücüler bile onların varlığından habersiz. Eğer Hogwarts söylendiği kadar iyi korunuyorsa belki gölgeler de giremez. Yine de emin olamayız. Her şeye rağmen hep tetikte olun."

"Tamam baba" dedi Astoria sersemleme hissini üzerinden atmaya çalışırken. Ve birden kafasına dank etti. "Ya siz?"

"Ne demek biz?"

"Hep tehlikede olacaksınız!" dedi telaşla. "Hiçbirimiz onları göremiyoruz. Siz nasıl korunacaksınız?"

"Bizi merak etme" dedi babası yatıştırıcı bir ses tonuyla. "Biz başımızın çaresine bakarız. Annen için silah izni çıkartacağım. Yani ikimiz için de sorun yok. Ama özellikle sen Astoria, tek başına takılmayı sevdiğini biliyorum ama lütfen hatırım için, Yasak Orman ve diğer ağaçlıklı arazilerde tek başına dolaşma"

Astoria kafasını salladı.

"Güzel, haydi kahvaltımızı yapalım o zaman" dedi Bay Greengrass "Midem öyle kazınıyor kii neydi o tuhaf şeyin adı... Hah! Bir Hippogriff bile yiyebilirim!" hemen sonra sırıttı. "Tabi beni tırmalamazlarsa" tam kapıdan çıkacakken Astoria aniden durdu.

"Baba" duraksadı. "Bir döngü bulmak istemediğine emin misin? Belki bir ymbrinne bulacak kadar şanslıyızdır"

"Aklından bile geçirme" dedi Bay Greengrass katı bir ses tonuyla. "İkinizin okulu var. Ne sizi okuldan alıyoruz ne de sizi ortada bırakıyoruz, ayrıca döngülerin yarattığı sıkışmışlık hissinden nefret ediyorum"

"Sıkışmışlık hissi mi?" Astoria dayanamadı. "Baba hayatınız söz konusu!"

"Orada korkarak yüz yıl yaşamaktansa burada özgürce ve yarının o hoş belirsizliğine bakarak üç ay yaşamayı tercih ederim" kafasını şöyle bir hesap yapar gibi salladı, "Ya da... Biraz kısa kaldı değil mi?"

Astoria üstelemenin faydasız olduğunu bildiğinden sustu. Baba kız kütüphaneden çıkıp mutfağa girdiler.

***

"Hayatım! kızlar geç kalacaklar!"

Yeni bir öğretim yılı daha başladı. Kızlar yola çıkmak üzereler. Hızır otobüs onları beklemekte.

"Bunun güvenli olacağına emin misin?" Bayan Greengrass otobüsü süzerken endişeli görünüyordu.

Daphne gözlerini devirdi ve otobüse bindi, "Haydi Astoria!"

Astoria sandığını otobüse yükledikten sonra bir an geri döndü. Anne ve babasına sıkca sarıldı. Nedenini bilmiyordu ama içinde onları bırakmamak için güçlü bir istek vardı.

"ASTORIA!"

"Sanırım Daphne kendini bir ejderhaya dönüştürmeden otobüse binsen iyi olur" dedi Bay Greengrass. "Burnundan çıkan dumanı görebiliyorum"

Astoria onlar bıraktı ve otobüse bindi. Otobüs harekete geçtiğinde son defa arkasına baktı. Babasının koyu renkli gözleri endişeliydi ve endişesini Astoria'dan saklamak için hiçbir çaba sarf etmiyordu. Annesinin lacivert gözleri ise gülüyordu ve tek bir şey söylüyordu

"Ona bir hediye ver"

Tuhaf Bir Hikaye: Astoria Greengrass (üşenmediğimde düzenleniyor)Where stories live. Discover now