48.BÖLÜM: SOĞUK RÜZGARLAR

835 35 9
                                    

Etraf karanlıktı.. zifiri karanlıkta yol bulmak istiyordum. Etrafı aydınlatacak minicik bir ışık parçası da olabilirdi. En azından minik bile olsa küçük bir ışık arzuluyordu bedenim. Oradan oraya soluksuz, nefesimi tutmuş bir şekilde koşuyordum.

Bir lamba, yada mum, yada küçük küçücük bir kırık bir camdan sızan bir güneş ışığı.. yoktu hiçbiri.. aklımı kaybetmişim gibi hissediyordum.

Ne o fotoğrafları bir araya getirip ortaya bir Eylül çıkartabiliyordum. Ne de şuan bu konumda şuan onunla birlikte olduğumu bile bile, gözlerimin içine bakıp onu sevdiğini söylemesini kabullenebiliyordum. "Aradan çekileceksin!" Sesi tekrar doldurduğunda etrafı adeta kendime gelmiştim. Gözlerimde nasıl bir öfke vardı, şuan önümde sallandırdığı telefonu alıp parçalara ayırma hissini durdurmaya çalışmak bile gelmiyordu içimden. İlk defa şuan, sonucunda pişman olacağımı bile bilsem yıkıp döküp parçalamak istiyordum.

"Sana yemine derim Rüya! Hiç acımadan annene gönderirim." Dedi.

Dedi değilmi bunu?

İçimdeki yangın ateşi körüklendikçe körüklendi! Kendimi tutamadan omuzlarından öyle bir ittimki geriye ramak kala yere savrulacaktı. Hiç düşünmeden telefonuna asılıp elinden alacaktım, buna izin vermeden elini kendine çekip, "Ne sanıyorsun!! Bunları sileceğinimi!!"diyerek yine bağırmıştı, hâla ekranı açık bir şekilde resimler annemin profilinde duruyordu.

"Ver!" Dedim keskin bir dille. Dediklerim bir kulağından girip bir kulağından çıkarmışcasına kahka atıp, "Ayrılacaksın." Demişti ki yine üzerine atlayıp, almaya çalıştım ama onun canını yakmam bile önemli değildi. Sadece telefonu düşünüyordu. Aynı şekilde tek hedefim şuan o telefondu.. "Çekil be!!"diyerek saçımdan tutup aniden itmesiyle dengemi kaybedip geri geri gittim. O anda fırsattan faydalanıp ormanın içine doğru koştu. Arkamızda herkesin bağırıp buraya doğru gelmeleri en son umursayacağım şeydi. Özgenin ise son dediğiyle duraksayacaktım ki şuan önümde koşan o kıza yetişmek gibi bir hedefim vardı.

Durmadan arkasından ona yetişmeye çalışıp bir taraftan da bağırıyordum. "Eylül!! Dur!" Beni umursamadan koşmaya devam ederken oda bağırdı nefes nefese. "Bana ayrılacağına dair yemin et! Dururum o zaman!" Söylediklerini bir an düşünmedim değil. Ondan ayrılmak hayatımda yapacağım en büyük hata iken şuan bunu aklımdan geçirmek bile ona yaptığım en büyük haksızlık. Hemen bu fikri aklımdan çıkartıp arkasından koşturmaya devam ederken bile kahkamı durdurmadan, "Böyle birşey olmayacak! Kim öğrenirse öğrensin!" Dediğim an durdu.

Refleksen bende durmuştum. Bakışları donuklaştı ve gözlerinde ki yaşların bir bir düşmesiyle bakışlarımda ki öfke bir an olsun yumuşamıyordu. Elindeki hala açık olan ekrana kaydığın da bakışları öyle bir afalladı ki direk bana döndü.

Hayır! hayır lütfen şuan aklıma gelen olmasın! Allahım lütfen...

Hayır ya hayır!

"R-Rüya?" Dedi kekeleyerek. Aniden dolan gözlerimi kırpıştırıp sertçe yutkunarak hızla ona adımladım ve elindeki telefonu çekip ekrana baktığım da o an ölmek istedim. Yok olup bir daha var olmamak, sonsuza dek bilinmemek istedim. Gelmişti yine aklıma kötü birşey.. olmuştu.. oluşmuştu işte. Akan göz yaşlarımı kırpıştırıp, gönderilen mesajlara bakıp, ardından annemin gördüğüne dair yanan mavi tikleriyle adeta olduğum yerde donup kaldım.

Konuşma yetkim elimden alınmış gibiydi. Herşey mahvolmuştu. Kim bilir görünce ne düşünmüştü. Elimdeki telefon tir tir titrerken ekranda arayan kişinin annemden başka kimse olmadığını gördüğüm an dudaklarımda kaçan hıçkırıklara engel olamadım. Bakışlarım ışık hızında ona kaydığında oda korku ve endişeyle telefona bakıyordu.

YASAK AŞK |öğretmenim| TAMAMLANDI✔Where stories live. Discover now