Bölüm:24 "Kan, daha çok kan..."

1.1K 110 125
                                    

Bölüm:24 "Kan, daha çok kan..."

"

Cansu

  "Çekimlerden bir sonuç çıktı mı?"

  "Fotoğraflarını gönderdiğimiz birkaç yer var. Yanıt alınca seni bilgilendiririm" dedi Serkan. "Şimdi kapatmam gerek sonra görüşürüz"

  "Görüşürüz" dedim telefonu kapatarak. Mavi montumun cebine sıkıştırıp yürümeye devam ettim. Aynı anda hem okumak, hem çalışmak hem de bir cinayeti çözmeye çalışmak zordu. Ahh ne hareketli hayatım vardı ama. Üstelik hayatım yeterince karışıkken Barış iyice karışmasına neden oluyordu. Benim hayatımın büyük kısmını biliyordu. Ama kendi hayatı devlet sırrıydı. FBI ajanı olsam bulamazdım.

  Ağzına kadar dolu olan cafeye adımımı attım. Bugün dersim yoktu. Bu yüzden sabahtan buraya gelmiştim. Ama bu görüntüden sonra dersim olmasını yeğlerdim. Sabahın köründe tüm dünya nüfusu buraya akın etmişti resmen.

  Eşyalarımı üzerinde 'personel harici girilmez' yazısı olan odadaki dolabıma bırakıp üzerime önlüğümü geçirdim.

  "Bugün çok fazla müşteri var. Siparişleri hızlıca hallet"

  "Tamamdır" deyip ilk masaya ilerledim. Daikada iki masadan sipariş alıyordum. Bu işi o kadar hızlı yapıyordum ki ışık hızına ulaşmıştım resmen. Beşinci masanın da siparişlerini alıp "sekiz numaranı  siparişleri hazır" diye bağıran Zeynep'in yanına ilerledim.

  Tepsiyi alıp sekiz numaraya ilerledim. Kahve fincanlarını masaya koydum. Genç kızın kahvesini önüne bıraktım. Diğer kahve fincanını da sevgilisi olduğunu tahmin ettiğim yakışıklının önüne bıraktım. Yanındaki kıza rağmen her an saldıracakmış gibi bakan çocuğa göz devirdim. Elini hala tuttuğum fincana uzatınca tırnağımı derisine geçirip tepsiye birlikte uzaklaştım. Böyle gereksiz insanların oksijen israfı yapmasına acıyorum.

  Henüz birkaç adım uzaklaşmıştım ki az önceki masadaki kızın cırtlak sesini duydum.

  "Bu ne rezalet bunun içinde saç var"

  Süt beyaz kahvenin içindeki pembe saç teline baktım. Bu cafede şu cırlayan kız dışında pembe kafalı tek Allah'ın kulu yoktu. Derin bir nefes alıp kıza döndüm.

  "Kendi saçının düşmediğine emin misin tatlım?"

  "Eminim tabi ki" dedi. Ama dediğine kendi bile inanmadı.

  "Bir daha bak istersen?" dedim kendini haklı çıkarmaya çalışan pembe kafaya.

  "Bakıyorum işte" dedi kahve bardağına bakarak.

  "Daha dikkatli bak" dedim. Sesim öfkeli çıkmıyordu. Ama sertti.

  "Bakıyo....." Kafasından tutup başını sertçe eğdim. Ucuz fondöten kokan yüzü kahve fincanına çarptı. "Şimdi gördün mü?"

  Kafasını hiddetle kaldırdı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

  "Görmene yardımcı oluyorum"

  Gözlerini bir an bile benden ayırmayan sevgilisine döndü. "Şu kıza haddini bildir"

  "Sana yardımcı oluyor" dedi masum bir kedi gibi. "Bunun için ona teşekkür etmemi ister misin?"

  Kız erkek arkadaşından beklediği tepkiyi alamayınca bana döndü. Öfkeden kuduruyordu resmen. Ayağa kalkıp yanıma yaklaştı.

  "Seni şikayet edeceğim" dedi dişlerinin arasından tıslayarak. "Müşteri her zaman haklıdır"

BİR KABUSUN ORTASINDA  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin