5. BÖLÜM

118 77 1
                                    

Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin...

29.06.2021

Sığınak için sağlık kontrolleri tüm hızıyla devam ederken yeni bir virus insanlığa bir darbe daha indirmişti.

Nefes alma probleminin yani sıra vebanın mutasyona uğramış hali ile karşı karşıya kalmıştı. Insanların vücutlarında değişik yaralar çıkıyor ve tüm vücutlarını kaplıyordu.

İnsan vücudu bu virüs yüzünden saatler içinde çürüyordu. Sağlık çalışanları herhangi bir müdahale yapamıyor çünkü virüsün ne olduğuna dair en ufak bir fikirleri bile yoktu.

Dört gün de dünya nüfusunun neredeyse %40 yok olmuştu ve yok olmaya devam ediyordu.

Kontrollerden başarı ile geçen insanlar yavaş yavaş sığınaklara yerleştirilmeye başlanmıştı.

Her sığınağa toplamda üçyüz kişi yerleşecekti. Bunların arasında en az bir doktor, bir mühendis, bir teknisyen, bir botanikçi ve iki asker olması gerekiyordu.

İnsanlar Belki bir ay belki bir yıl belkide daha fazla kalacaklardı sığınakta ama her ıhtimal detaylı bir şekilde incelenip sorun çıkmaması için en ufak ayrıntısı bile gözden kacirilmamaliydi.

Her koşulda çalışması planlanan ölçüm cihazları belirli yerlere sabitlemişti. Bu cihazlar havanın temizlik seviyesini her gün sığınaklara iletecek ve insanların dışarıda nefes alıp alamayacaklarını anlamalarını sağlayacaktı.

Tüm dünya genelinde durum aynıydı. Sığınaklara yerleştirilen sistem sayesinde dünya üzerinde bulunan bütün sığınaklarla iletişim halinde olunacakti.

Bir yandan da etkilenmeyen bir kara parçası var mi diye kontrol ediliyordu. Durumun daha da kotulesecegi apaçık ortadaydı ama umut etmek insan oğlunun yaptığı en iyi şeydi.

Şehrin en büyük hastanesi full kapasite dolmuş artık hasta alamayacak dereceye gelmişti ancak ölüm sayısı her saniye arttığından boşalan yere kapıda bekleyen başka bir hasta alınarak hemen dolduruluyordu.

Hastanenin en hırslı ve başarılı doktorlarından biri ellerini sıvamış labaratuvarda virüs ile ilgili testler yapıp bir çare bulmayı kafasına koymuştu. Dört gündür hiç uyumamış ve fazla kafein tüketmekten elleri titremeye başlamıştı ama bu durumu görmezden gelmeye çalışıyordu.

Sonuçta bu koşullarda ameliyat yapması gerekmiyordu. Zaten böyle bir ihtiyaçta yoktu. - böyle olmayacak - dedi kendi kendine yardıma ihtiyacı vardı. Elindeki numuneleri bir kenara bırakıp odadan ayrildi

" Bana bir hemşire yada asistan yönlendirin labaratuvardayim" dedi kayıt bölümündeki görevliye

" Nazım hocam kusura bakmayın şuan boşta hiç kimse yok yani size birini yonlendiremem" dedi genç kadın çaresizce

" tamam... Tamam hallederim ben..."

" Hocam aslında sizi görmüşken birşey söylemem gerek."

" İyi hadi söyle"

" Hocam sizin uyuyan güzel onu odadan çıkarmanız gerek."

" O ne demek yaa hasta o, ne yapayım dışarı mı atayım burası bir hastane." Dedi Nazim doktor sinirden göz bebekleri büyümeye başlamıştı.

" Hocam öyle değil hastanenin tamamı virüslü hasta ve o odaya başka hasta yerlestirilemiyor bu şartlarda rahat on hasta daha alınacağı düşünülüyor." Dedi genç kadın sadece emirleri uyguladığı ve ona söyleneni yaptigi anlamak çok zor değildi.

" Benim onayım olmadan o hasta o odadan oynatilmayacak ben ilgilenicem" diyerek hızlı adımlarla oradan uzaklaştı doktor Nazım

Hastanenin üçüncü katına ulaştığında manzara içler acısıydı. Insanlar resmen yerlerde yatmaya başlamış artık canları ne kadar yanıyorsa çığlıkları yürekleri sızlatıyordu.

Doktor Nazim bir saniyeliğine gözlerini kapatıp içten bir nefes aldı ve 2121 numaralı odaya doğru ilerledi.

Odaya girip arkasindan kapıyı kapadığında sanki dünyada herşey yolundaymış ve hic bir sorun yokmuş hissine kapıldı. Her şey o kadar temiz ve düzenliydi ki o odadan bir saniyeliğine bile çıkmak istemedi.

Genç ve güzel bir kadın yatakta boylu boyunca hiç kımıldamadan yatiyordu. Vücudunun her yerine cihazlar bağlanmış uyuyan güzel hikayesinin günümüz versiyonu gibiydi.

Ayak ucunda masa üzerindeki dosyasını eline aldı Doktor Nazim ve incelemeye başladı. Kan değerler, kalp ritmi, şeker, tansiyon, vücut sıcaklığı nabzı herşey olması gerektiği gibiydi ama kadın uyanmıyordu.

Ilk getirildiği günü hatırladı birden, acilde nöbetçi Doktordu. Sakin bir gece ve pek de hasta yoktu. Şaşılacak bir durumdu bu aslında ama böyle sessizlik pek de hayra alamet olmazdı.

Ambülans görevlisi sedye üzerinde hareketsiz yatan kadını işaret ederek sakın bir tavırla " doktor bey değerleri tamamen normal ama uyandiramiyoruz" demişti neler olduğunu sorduğunda ise " sokak ortasında bağira bağıra konuşmaya başlamış kendi kendine sonra da düşüp bayılmış."

Doktor Nazim tüm tahlilleri yapmış ama bir sonuca varamamisti. kayıtlardan yakınlarına ulaşılmaya çalışılmış ancak genç kadının yetimhanede büyüdüğü öğrenebilmişti.

Tüm bunlar o gök cisminin dünyaya çarpmasından bir gece önce olmuştu.

"Şanslı kızsın tüm bunlar yasanilirken sen mışıl mışıl uyuyorsun" dedi Doktor Nazim genç kadına gülümseyerek.

Kadının ismi Cansun du ama tüm hastane ona uyuyan güzel diyordu. Neden uyuduğu ona ne olduğu ise bilinmiyordu. Araştıramıyorlardı çünkü dünyanın son hali ile öyle mesgullerdi ki başka bir şeye ayıracak vakitleri yoktu.

Doktor Nazim gelirken yanında getirdiği serumu Cansun'un bitmiş serumu ile değiştirip odadan ayrıldı. Giderken genç kadının dosyasını da yanına aldığının hiç farkında değildi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde hastanenin kazan dairesindeki gaz kaçağı nedeni ile büyük bir patlama meydana geldi ve hastane artık kullanılamayacak haldeydi. Doktor Nazim da o patlamada hayatını kaybedenler arasında yerini almıştı.

Geride kalan bir düzine insan başka bir hastaneye nakledilmiş ve hastane tamamen boşaltılmıştı. Kimsenin o an hatırlamadığı uyuyan güzel orada tek başına kalmıştı.

30.06.2021

Son hazırlıklar tamamlanarak sığınaklar insanlar ile dolduruldu. Ve hernangi bir sorun yaşanmaması adına kapılar içeriden kilitlendi.

Dünya yüzeyinde geride kalan %40 lik grup ölüme terk edilmişti. Yaşamak ve savaşmak için ellerinde hicbir şey kalmamıştı.

Tarih kitapları yeniden yazılacak ve bu günler ileride büyük yıkım olarak anilacakti. Insanlar tekrar başladıklarında "tabi bu mümkün olursa" yaptıkları hataların hiçbirini yeniden yapmayacaklardı.

Bu bir seçimdi. Gelecek nesil için insanlığın devamı için yapılmış en büyük secim, artık din,dil,ırk savaşı son bulmuştu. Sadece yaşamak için mücadele ediliyordu.

Birkaç hafta içinde yeryüzündeki insanlar tamamen silinmişti. Sokak aralarında,banklarda ve bahçelerde çürümüş cesetler her yerdeydi. Dünya tabiri caizse ceset tarlasına dönmüştü.

Silahlar kullanılmamış bombalar patlamamıştı bu defa ama insanlar evrenin kötü şakasına kurban gitmişti.

Bu gelmiş geçmiş en büyük seri katıl vakasiydi. Her seri katıl gibi evren de yakalanmak istiyor muydu? Peki ipucu kırıntısı bırakmış miydi?

Eğer öyle ise nefes alınamayan bir dünya da bu ipuçlarını kim takip edecekti?

Yorum ve voltleri unutmayın lutfen^^

KIYAMET UYKUSUWhere stories live. Discover now