1. BÖLÜM

193 95 7
                                    

Merhaba, umarım okurken keyif alırsınız...
Hikayeye başlama tarihini atarsanız çok sevinirim...

Bol bol yorum yapmayı da unutmayın lütfen ❣❣❣

Her bitiş aslında yeni bir başlangıcın habercisidir.
Uyumak; insanın en doğal özelliğidir. Hiç düşündünüz mü bir gece normal bir şekilde uyuyup sabah uyandığınızda dünya bambaşka bir yer olsaydı ve siz kendinize bile yabancı olsaydınız ne yapardınız. Şu soru aklınızı başınızdan alırdı "kimim ben"

işte bana aynen böyle oldu. Zaman kavramım yok olup gitmişti. Ne zaman ve nasıl uyudum? Bana ne oldu? Ve daha da önemlisi kimim ben

Gözlerimi eskiden hastane olarak kullanılan bir yerde açtım. Vücudumun ağırlığından hareket etmekte bile zorlanıyordum. Başım çatlayacakmış gibi ağrıyor ve açlıktan midemin gurultusu boş odada yankı yapıyordu. Önce birilerine sesimi duyurup uyandığımı haber vermeye çalıştım ancak hiç yanıt alamadım. Ellerimi zorla yatağın kenarlarında gezdirip bir şeyler arıyordum ama ne aradığımı bile bilmiyordu.

Hala deli gibi uykum olması da bir garipti. Belki de ağır bir rahatsızlık geçirdim ve o yüzden böyle hissediyorum diye düşündüm ve kendimi yeniden uykuya teslim ettim.

Gözlerimi tekrar açtığımda ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hala aynı hissediyordum ama bu defa sesim biraz daha fazla çıkıyordu. Odanın içine bir göz gezdirdim. Tozlanmış eşyalar, yerde kırılmış cam parçaları ve üzerimde kirden tamamen kararmış bir örtü

Yatağın sol tarafında bir pencere vardı ancak dışarısı görülmüyordu. Muhtemelen terk edilmiş bir yerdeydim. Kafamın içi kazan gibiydi. Baş ağrısı iyice şiddetlenmeye başlarken beynimde - bir şeyler yemelisin - diye yankılanan bir ses vardı. Bedenimi sonuna kadar zorlayarak yataktan kalkmaya çalıştım. İlk birkaç hamlem başarısız olsa da sonunda doğrulmayı başarmıştım. Yerde duran tek terliği ayağıma geçirerek diğer eşini aramak için zorla ayağa kalktım. Sanki yeni yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibi ayakta durmak için extra bir çaba sarf etmem gerekiyordu.

Duvara tutunarak kapıya doğru ilerledim. Her adımımda sesim daha da gür çıkmaya başlamıştı. Söylediğim tek bir cümle

"kimse yok mu?"

Bu cümleyi kaç kez tekrarladım bilmiyorum ama hiç cevap alamadığımı çok iyi biliyorum. Koridora ulaştığımda her yerin savaş alanına döndüğünü görmek beni daha da endişelendirmişti.

"kimse yok mu? Lütfen biri yardım etsin"

Tüm insanlar neredeydi? Beni neden orada bırakmışlardı. Her saniye biraz daha yorulduğumu hissediyordum ama durmaya hiç niyetim yoktu. Her ne kadar ağır adımlarla ilerliyor olsam da sonunda mutlaka biriyle karşılaşma umuduna tutunuyordum.

Yön kavramım olmadan ayaklarım beni nereye götürürse hiç itiraz etmeden öylece yürümeye devam ediyordum. Sonunda koridorun sonuna ulaştığımda duvarda asılı duran tabelayı fark ettim.

- 3. Kat yoğun bakım ünitesi

Bu tabela hastanede olduğumu kanıtlıyordu ama neden hiç kimse yoktu.? Tüm çalışanlar neredeydi.? Benden başka hasta neden yoktu? Sorular birer çivi gibi ağrı ile birlikte beynime kazınıyordu. Karanlık koridorda yolumu bulmaya çalışıyordum ki asansörü fark ettim. Düğmelerine basıp durduğumda aslında elektrik olmadığını anlayamayacak kadar kendimde olmadığımın bilincine vardım.

- salak mısın sen - diye kızıyordu kafamın içindeki ses ve bilinçsiz bir şekilde bende o sese kızıyordum. İnsanın kendine kızması ne tuhaf bir duygu hele ki bu haldeyken. Asansörün diğer tarafındaki merdiveni görüp aşağı inmeye başladım. Her basamakta sanki düşecekmiş gibi hissediyordum. Baş ağrım gittikçe şiddetlenmiş daha da kötüsü artık gözlerim de kararmaya başlamıştı.

Bir an önce alt kata ulaşmalı birini bulmalı ya da daha uygun bir yere uzanmalıydım. Biraz uyuyup daha sonra devam edebilirdim birilerini aramaya belki de o zamana dek beni buraya getirenler yerimde olmadığımı anlar ve beni bulurlardı.

Son basamağa zorla ulaşmış olsam da sonunda en alt kata ulaşmayı başarmıştım. İçimi bir umut kaplamıştı. Nefesim kesik kesik duvara tutunarak yürümeye devam ettim dışarıdan kızıl bir ışık sızıyordu içeriye doğru ama etrafta bırakın insanı bir haşerat bile görülmüyordu.

Sonunda kapı girişindeki kantine ulaşmayı başarmıştım. Elimi attığım her şey ya çürümüş ya da yiyen kişiyi zehirleyip öldürecek kıvamdaydı. Açlıktan ölmek istemiyordum o yüzden biraz daha araştırmaya ve yenilebilir bir şeyler bulmaya çalıştım. Burası bir hastaneydi ve konserve tarzı şeyler yoktu. Yiyecek hiçbir şey bulamayınca geriye dönüp kantinin tam karşısındaki bir odaya girdim.

Muhtemelen birilerinin dinlenme odasıydı. Buranın da dışarıdan farkı yoktu. Her yer toz içinde kalmıştı. Odanın içinde bir koltuk bir masa ve bir de dolap vardı. Dolabı açıp hastane önlüğünden beni kurtarabilecek bir şeyler var mı diye kontrol ettim. Kendimi şanslı sayabilirdim çünkü bir pantolon birde sweat bulabilmiştim.

Üzerimi değiştirip dolapları kurcalamaya devam ettim ve nihayet kendimi iyi hissedebileceğim bir şey daha bulmuştum. Vitamin ilaçları, bir bakıma beni idare edebilirlerdi. Kutunun içinde kalan son üç kapsülü de tek seferde yutarak kapanmak üzere olan gözlerimi uyku ile buluşturmaya hazırlandım.

Koltuğu yeterince temizleyip dolapta bulduğum battaniyeyi de üzerime alarak yeniden uykuya daldım.

Tekrar uyandığımda baş ağrım biraz olsun hafiflemiş ve vitamin ilaçları bir nebze olsun fayda etmişti. Kendimi ilk iki uyanışımdan daha iyi hissediyordum. Ayağa kalkmam eskisi kadar zor olmuyor ve yürümemde de biraz aksaklık vardı sanırım vücudum normale dönmek üzereydi. Ancak zihnim hala karanlıktı. Hala hiçbir şey hatırlamıyordum ama bu sorunun da üstesinden gelebileceğime olan inancım tamdı.

Kapıdan dışarı çıkıp biraz daha etrafta dolanmayı düşünüyordum ama her yer zifiri karanlıktı. Girişten içeriye süzülen kızıl ışık da yoktu. Aksam olmuştu ve nereye gideceğimi bilemediğimden odaya geri dönüp geceyi orada geçirmeye karar verdim.

Kafamın içinden bir ses hala bana - bir şeyler yemelisin - deyip duruyordu. Bu tarz sesler benim deli olduğum anlamı gelir miydi? Belki de bu yüzden buradaydım. Kim bile bilir ki?

Masanın üzerinde duran yarım şişe suyu tek dikişte bitirip koltuğa yeniden uzandım ve zihnimi yoklamaya çalıştım. Beynim boş bir buz dolabı gibiydi. Kapağını sürekli açıp kapatıyordum ama sonuç koca bir boşluktan başka bir şey değildi. Aklımdaki sorulara yanıtlar aramam normaldi ama bu soruların cevabı bende yok gibiydi.

Şuan için uyuyup vücudumu dinlendirmek ve güç toplamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden belki de yeni güne uyandığımda her şey normale dönmüş olur umuduyla yine ve yeniden uykuya teslim ettim kendimi.

"Bu hayatta her ne yaparsanız yapın ama seçtiğiniz, vazgectiginize değsin..."

Yazım hatalarım olabilir şimdiden bunun için kusuruma bakmayın...

Hikayeyi beğendiniz mi? Devamı gelsin mı?

Yorum ve voltleri unutmayın lutfen^^

KIYAMET UYKUSUWhere stories live. Discover now