35.Bölüm - Ölümle Kalım Arasında

12.8K 899 103
                                    


Göz kapaklarımı rahatsız eden ışık ile kendime gelmeye çalışırken, nerede olduğumu algılamaya çalıştım. En son Rauf'un kan içindeki bedenini hatırlayarak beynimden gelen sinyaller ile gözlerimi açtım. 

Tek kişilik yatakta yattığım odada tek tük eşya vardı. İçeri giren ışığın nedeni olan pencereye bakmak için yataktan kalktığımda hafifçe sendelemiştim. Gün doğumu olduğunu gösteren gün ışığı akşamüzeri kaçırıldığımı düşünürsek tüm akşam ve gece baygın kaldığımın göstergesiydi. 

Dışarı baktığımda sık ağaçlarla çevrili bir alanda bulunan evin ikinci katındaydım. Odayı tararken duvarda kamerayı görmemle yüzüm ekşimişti. 

Daha yatağa oturmadan kapı hızla açıldığında kaba görünüşlü bir adam, "patron kahvaltı için aşağıya çağırıyor bayan." Demişti. Gidip gitmemeyi düşünürken merakım korkumdan fazla gelmişti. Sessizce kafa salladığımda, odada duran kapıyı gösterip, "burası tuvalet ve banyo kullanabilirsin." Kaba da olsa kötü konuşma ve fiziksel temas yapmadığı için sessizliğimi korudum. Lavaboya girdiğimde soluk yüzüme soğuk su çarpıp, ihtiyaçlarımı giderdim. Odadan çıkıp dar merdivenlerden aşağıya indim. 

Küçük salonda sırtı bana dönük adama doğru ilerlediğimde geldiğimi hissetmiş gibi hemen döndüğünde şokla baktım. "Bb-baran!" Gördüğüm yüzle şoka girerken bana doğru adım atan adama karşılık bende geriye adım atmıştım. 

Şoktan çıkmadan, "yanıma gelmen uzun sürdü ama sonunda benimlesin." Sinirle tırnaklarımı avucuma geçirerek, "ne saçmalıyorsun geri zekalı, beni kaçırdın!" 

Tırnaklarını inceleyen psikopat, "o başkan nişanlın ve ailen benim ailemi-tepelileri bitirmek için kolları sıvayınca bende kendi işlerimi halledeyim dedim." Geriye gidecek yer kalmayınca çaresizce karşımdaki adama baktım. Hızlıca kolumu tutan pisliğe hitaben "Kolumu bırak aptal, seni bulduklarında öldürecekler." Omuz silken pislik 

"Babamı öldürdüklerinde beni de öldürdüklerini zannettiler ama ben kolay ölmem. Psikopat nişanlın, babamı ve işlerini mahvetti ama bak en değer verdiği bende." 

Kolumu elinden zorla çektiğimde kızarıklığına kaşlarımı çatarak baktım. Moraracağı kesindi, sinirle "beni öldüreceksen hemen öldür de seni daha fazla görmeyeyim." Söylediklerim çok komikmiş gibi kahkahalarla gülmeye başladı. 

Sonra, "öldürmek mi? Şu an elimdeki en değerli şeysin. Sana olan ilgim o sözde başkan Cihangir'e ait olduğunu duyunca ayrı bir arttı. Herkesin gıpta ile baktığı seni neden öldüreyim. Babam kadar salak mıyım?" Sanki çok önemli bilgiler veriyormuş gibi devam etti. 

"Babam doğduğunda ölmeni istemiş. Daha doğmadan senin Efeoğlu'nun gelini olacağın herkes tarafından biliniyormuş. İki aile arasında olacak kan bağı demek masanın gücünün adaletsiz dağılacağını düşündürmüş. Çözüm olarak bu fikri babanın düşmanı Cengiz'e sunmuş. Ama Cengiz nedeni bilinmez seni öldürmek yerine yetiştirme yurduna bırakmış." 

Doldurduğu içki kadehlerinden birini uzatınca almadım. Anlattıkları kanımı dondururken şu ana döndüm. "Ne istiyorsun Baran?" Sinsice gülmeye başladı. 

"Açık değil mi? Seni istiyordum aldım. Senin sayende hem masa babamın hakkını bana verecek hem de Atabeylilerin gücünden pay alacağım." 

Kahkaha atma sırası bana gelmişti gülerek, "Cihangir de buna izin verir sanki salak!" Tekrar kolumu tutup bükerken, "Piskopat Cihangir, Bursa'da elini tuttum diye kolumu kırdı biliyor musun? Ama artık nişanlını unutma vakti güzelim. Benimsin artık, sence ona veda etme vakti gelmedi mi? Ben de senin için gayet iyi bir aday değil miyim?" 

Güzel DehaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin