32.Bölüm -14 Şubat ve Ahunun Doğum Günü

14.8K 916 55
                                    


İstanbul'a döneli iki hafta olmuştu ve Cihangir o kadar yoğundu ki sadece iki defa görüşebilmiştik. Hayır telefonlarına da çok bakamıyordu. Ne işin var dememek için kendimi zor tutuyordum. Onun işleri varken abimlerin de aynı paralelde işleri olduğundan ya hep ya hiçlerdi etrafımda. 

Kendi hayatım ile dönüp dururken, Ateş ve Yağız'ın acil araması ile Ahu'nun doğum gününün yaklaştığını unuttuğumu fark ettim. Ahu'nun önemli günlere verdiği değeri bildiğimden iki saattir odamda ileri geri yürüyordum. Elif'in odaya gelip, "Efendim Cihangir Bey geldi." 

Ruhumdaki hüzün, yağmur bulutları gibi dağılırken sevinçle bakarken, "Ee gelseydi ya odaya." Elif gülmemek için kendini zorlayarak, "şey efendim abiniz izin vermedi." Gözlerimi devirip alt kattaki salona gitmek için odamdan çıktım. 

Koşar adım salona girdiğimde Alparslan abim, Cihangir ve annem oturmuşlardı. Annem konuşurken ikili birbirine tehlikeli şekillerde bakıyordu. 

Geldiğimi belli etmek için, "ne güzel bir tesadüf, Cihangir gelmiş ve abim de burada." 

Abimle Cihangir aynı anda öyle demişlerdi. 

Cihangir yaklaşmam ile ayağa kalkınca yanağına hafifçe bir öpücük kondurdum. Onu o kadar özlemiştim ki o kısacık anda kokusunu derince içime çektim. İstemeye istemeye yanından ayrılıp abimi de öpüp, annemin yanına oturup tarafsız bölgeyi seçmiştim. 

Cihangirle annemin zorla içirdiği kahvelerimizin ardından kış bahçesine çıkarak anca baş başa kalmıştık. Göğsüne yasladığım kafamı çenemden biraz yükselerek, yüzüme sessizce baktı. 

Ardından, "canını sıkan şey ne, benim güzelimin?" Güzelim kelimesine her seferinde eriyordum ama güzelin miyim gerçekten demek fazla ergence geldiği için kendimi zor tutuyordum. 

Derin bir of çekerek, "Ahunun doğum günü 13 Şubat ve ben birazcık unutmuş olabilirim. Çocuklar aradı, onlara da Umay ne planlıyor diye sayıklıyormuş üç gündür." 

Dudaklarıma kısacık bir öpücük kondurduğunda, "üzüldüğün şey bu mu şimdi? Sürpriz kolay." 

Kaşlarımı çatarak "nasıl kolay?" parmakları ile kaşlarımın üzerinden geçerek, "ilk olarak çatma o güzel kaşlarını, sürpriz olarak şöyle arkadaşlarınla güzel bir Paris turu yapsak nasıl olur?" 

Paris sözü ile gözlerim parlarken Cihangir devam etti, "Aslında seni tek götürecektim, Bursa'dan geldiğimizden beri işleri azaltmaya çalışıyorum. İki gün ara verebilirim ne dersin?" Boynuma kollarımı sararak, "seni sevdiğimi söylerim Cihangir ne diyeyim?" 

Yüzünü öpücüklere boğduğumda derin bir nefes vererek "Sevgilim biri görecek." Sevincimi sınırlayarak biraz uzaklaştım. 

Aklıma abimler gelince, "Cihangir sen o tatile dört erkek daha yaz bence. Öldürsen abimler bizi yalnız bırakmaz." Yüzüme düşen buklemi kulağımın arkasına alırken, 

"o işi de hallettim. Abinlerin dehşet işleri var sarışın, sen sadece kapalı kıyafetlerle dolu bir valiz ve pasaportunu hazırla yeter." Kıkırdayarak, "Paris modanın merkezi Cihangir ve kusura bakma kimse bana rüküş dememeli." Göğsünde hareket eden parmağımı yakalayıp hafifçe ısırmıştı.

Akşam yemeğinden sonra kapıdan Cihangir'i uğurladığımda salonda erkeklerin yüzleri düşük birbirine baktıklarını gördüm. Annem ise beni gördüğünde ellerini çırparak, "valizini hemen hazırlamalıyız kuzum." Dedi. 

Babam ağzının içinde homurdanarak, "biz evlenene kadar bir odada yalnız kalamazdık. Şimdiki gençler niye böyle." Benim gibi annem de babamın laflarını duymuş olmalı ki, 

Güzel DehaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin