Sen Sevgi Kadar İsyan Dolusun

Începe de la început
                                    

"Seni döver lan o,Bülbülüm." Tekin tezgaha yaslanıp sigarasını içmeye devam etti.

"Alaz'ın yanından gelince süt gibiydin oysa ki..."dedi Bülent homurdanarak.
"Bi an insan olup,efendileşiyorsun falan zannettim."

"Siz zengin değil misiniz lan?"dedi Tekin alayla.
"Oda oda gezdim çalınacak kirli don bile yok koca villada!"

"Sorma Tekin,hepimizin jetleri falan var. Ne alaka oğlum. İş insanlarının iş insanı evlatlarıyız neyimiz olacak üç beş fazla gayrimenkul haricinde?"

"Prensip olarak fakirden çalmıyorum,rahat ol. Donsuz piç."dedi Tekinsiz her zamanki imalı sırıtışıyla.

Çiğdem yorgun gözlerle iki adamı süzerken dağınık topladığı saçlarını düzeltip bakındı ikiliye.
"Sizi bekledim,sofra hazır."

"Aslında!"dedi Bülent gür bir sesle.
"Ben de Tekinsiz'i bizim bir mekan var arkadaşın oraya götüreyim diyordum. Sen de gelmek ister misin ,evde tek kalma Çiğdem?"

Öyle bir mevzu yoktu ama Tekin bu yalana ortak olup kafa salladı hızla.
Çiğdem omuz silkip bahçeye doğru adımlarken Tekin aceleyle döndü Bülent'in çipilli mavilerine.
"Lan dazlak! Nereye gidiyoz?"

Bülent panikle dudaklarını kemirip olumsuz anlamda iki yana savurdu başını.
"Sen gelme. Öylesine dedim."

"Ne karıştırıyorsun kokuşmuş mahalle yaşlıları gibi Bülbül'üm?"dedi Tekin sertçe.
"Kıza mı göz diktin lan yakarım gözünü senin. Misafir o,soysuz."

Bülent bıkkınca bir nefes verip fısıltıyla eğildi Tekin'e.
"Bir mekan var bizim Ali'nin. Eleman lazım mı dedim evet dedi. Ben de Çiğdem'e yardımcı olmak için şey ettim. Yani anlarsın ya sana iş buldum desem incinebilir,ben de dedim eleman ilanını kendisi görürse incinmez falan. Onuru kırılmasın diye şey ettim..."

Tekin minik bir tebessümle kendisi iri ,yüreği minik olan Bülent'i süzdü.
Alaca'nın ondan neden kopamadığı,dost bellediği  aşikardı şimdi. Oldukça sert mizaçlı,yumuşak kalpliydi. Elma kadar sert ama tatlı biriydi bu Bülent.

"Ben niye gelemiyomuşum de bakem hele?"dedi Tekin izmariti çeşme altında söndürüp çöpe yollarken.

"Bugün Alaz da orada. "dedi Bülent gözlerini kaçırıp.

"Sikerim kahvaltınızı ,peynirinizi zeytininizi. Kalkın,hemen gidek."dedi Tekin aceleyle Bülent'in koluna yapışırken.

"O öyle değil işte hacı! Çağla da orada olacak. Diğer arkadaşlarımız falan...dedi Bülent sıkıntıyla.
"Bak yanlış anlama benim için insan iyi olsun yeterli.  Beni bağlamaz mal mülk,statü,ünvan falan. Ben insanlığa bakarım. İyiyse iyiydir,kötüyse kötü. Ama bunlar..."dedi Bülent yüz ekşitip.

"Suratını gondiklerim ne onlar?"dedi Tekinsiz yumruklarını sıkıca kapatırken.

"Oğlum bunlar orta halli tişört giysek baban mı battı  diye espri yapan seviyesiz tipler. Yüz göz olmayı biz de sevmiyoruz. Şimdi Alaz ile selamlaşırsın laf söylerler,mevzu çıkar.  Çağla  da  orada Alaz ile yan yana delirirsin sen."dedi Bülent tek nefeste.

"Martı bokuyla deniz kirlenmez Bülbül.
Marka ederim onları,etiketi de basarım götlerine ! O gacıyı da paralarım Alaca'ya ilişirse." diye hırladı Tekin dişleri arasından.

"Çayları koydum. Soğutmayın beyler!" diye çığırıyordu Çiğdem'in sesi.

Tekin bıkkınca bir sigara daha yaktı üst üste.
Bu Alaca daha çok yakardı,sigara da yaktırırdı esmerine.

**********************************

Mekanı şöyle özetleyebilirdik kıssadan hisseyle.
Yolunacak bir çok kaz vardı Tekinsiz için.

Çalıntı(bxb)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum