Sen Sevgi Kadar İsyan Dolusun

3.6K 270 258
                                    


"Yeni fark ettiğim ama kaç seneden beri bir güzel anım yok.

Git gel boşa dön yeniden başa dön buna fazla zamanım yok.

Bir adım geliver yeniden gülüver bana kelimeler coşsun.

Ben sabrederim ama sen sevgi kadar isyan dolusun..."

💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙

Tekin sıcak bir denizde yüzüyormuş hissinden kopup, ensesinden aşağı buz dökülüyor hissiyle yerinden sıçradığında bir küfür savurdu.

İki gece öncesinde Alaca'nın koynunda uyurken-daha ziyade uyumak yerine onun güzelliğini izlemeye koyulmuşken- hayat epey güzel görünüyordu. Tıpkı berbat bir kitabın cafcaflı kapağı gibiydi oysa dünya.  Ya da daha ziyade vasat bir filmin aksiyon sahnesi dolu fragmanı gibi.

Sıcak boyundan ayrılıp ince beli sarmayı bırakmıştı şafak sökerken. Aydınlanan gök mor-mavi renge bürünüp güneş ufaktan ışıklarını saçarken veda busesi kondurmaya dahi içi sızlayarak eğilmişti Tekin.
Görünmeden gitmesi gerekliydi ve tercihen alaca maviler aralanmadan gitmeliydi ki vedalar kolay olsun.

Bir hırsız gibi girdiği odada evin sahibi gibi uzanırken yeniden bir hırsız gibi tırmanmıştı arka camdan. Ellerinde kızıl tutamların kokusu,teninde hala cildinin tazeliği ve sıcaklığı varken Alaz'ın yanından ayrılıyor olmak epey dokunmuştu yüreğine.
Ağrına gidiyordu bazı şeyler ve gitmeye devam edecek gibiydi.

Tüm gece zihninde evlilik lafı çınlarken bundan aylar önce kendisini sahil kenarında tehdit eden o cesur kızılın öfkesini içinde hissediyordu şimdi.
Elini kolunu sallaya sallaya söz demek namus demektir diyerek vazifesini yerine getiren o Tekinsiz kadar sakin değildi sevda ateşiyle kavrulan Tekinsiz.

Gerekirse canlı cansız tüm nikah salonunu yakıp viran eylemek arzusu içini kemiririyordu bu defa.
Ve bu defa gurursuz bir genç kızın gururu incinmesin diye çabalamayacaktı.
Epey yankılanacaktı namı "Sosyete Mantıları" arasında.

"Ben bu sosyete mantılarına sos döker yoğurtlar yerim ulan!"diye  yürüdüğü minibüs durağına ilerlerken Alaz'ın biricik kankası Bülent'in adresine doğru tam üç araçla ancak varabilmişti!

O geceden sonraki iki geceyi Bülent,Çiğdem ve Tekin beraber geçiriyordu.
Tekin yoğun bir telefon trafiği içerisinde kıza kalacak mekan bulmaya çalışırken Bülent kendi çapında ufak tefek yardım teklifleri sunuyor,kendi bulmamış gibisinden jestler yapmaya didiniyordu.

Tekin bu üzerinden ince çarşafı atıp sinirle soludu.
Zira Alaca'nın kokusunda uyuduğu rüyası  bozulmuş tencere tava sesleri yükselmişti kulağına.
Çiğdem kahvaltı için bir şeyler hazırlarken fırına uğradığı belli olan Bülent ördek gibi kızın peşinden bahçeye adımlıyor,sofra kurmaya yardım ediyordu.

"Bu nasıl yaşamak sevincidir amına koyayım ya!"dedi Tekin uykudan şişik gözlerle söylenirken.
"Her sabah kahvaltı mı olur ?"

"Gece yapılır çünkü kardeşim aynen."dedi Bülent alayla.

"Seni de gece yapsalardı ya Bülbülo. Bir şeye benzerdin. Gündüz aceleye gelmişsin yarısı çarşafta kalmış!" dedi Tekin yastık yorganı sinirle bir köşeye fırlatırken.

"Olum kız var lan evde ! Dilini topla." dedi Bülent çekingen bir edayla. Çipil mavileri endişeyle kıza dönerken Tekinsiz elini iki yana savurup salladı. Dudakları arasına bir sigara yerleştirip eğildiği ocakta alevlendirirken ilk sigaranın ciğerini şenlendirişine izin verdi.

Çalıntı(bxb)Where stories live. Discover now