Kurşun Asker'in Alacalı Sevdası

4.5K 721 423
                                    

Kurşun askerin hikayesini anımsadı Tekin.
Tek bacağı olmayan kurşundan yapılma bir oyuncak askerdi. Oyuncak kutusunun içinde dışarıyı izlerken sevdalanmıştı güzeller güzeli bir balerine.

Hem de o kadar benzer bir nokta bulmuştu ki kendine acizce tutunmuştu bu sevdaya.
Balerinin tek ayağı havadaydı.
Kendisi gibi tek ayak üzerinde duruyordu o da !

Kurşun asker ,sahibi olan çocuğun oyuncak kutusunun içinden çıktıkça izler dururmuş güzel balerinini.
Hatta içten içe sahibi olan çocuğa bile bilenirmiş oyun oynarken güzel balerinini incitir de zedeler diye...

Yağmurlu bir günde kayıklara bindirilip sellerle boğuşa da denizler aşsa da kaybolsa da sarpa sarsa da kayalara toslasa da kurşun askerin kurşun kalbi hala balerine atmış.
Eninde sonunda evin yolunu bulur,balerinine kavuşurmuş.
Kaybolsa bile o oyuncak kutusunda açarmış gözlerini gün sonunda.
Çocuk bir gün sürekli kaybolan bu oyuncaktan sıkılmış,sinirlenmiş. Hatta çocuk ruhu yeni oyuncaklara kaymış,sıkılmış bu tek bacaklı askerden. Savurup atmış şöminenin alevlerine.

Ancak kurşundan kalbi erirken dahi gözlerini güzeller güzeli kendi gibi tek bacaklı o balerinden çekmemiş kara sevdalı kurşun asker.

Talih bu ya pencere kenarından esen bir rüzgar  güzel balerini de devirmiş alevlerin yuttuğu şöminenin içine. İkisi birlikte beraber erimişler alevlerin içinde.

Ve kurşun askerin kurşundan kalbi erirken her zerresi bütün olmuş güzeller güzeli tek bacaklı balerinle...

💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙💚💙

Kendi kayboluşlarında savrulurken tutunabilecek bir dal arıyordu insan ruhu.
Ne firtınalı denizlerin hırçınlığı ne de  yerin yedi kat dibine gömülmüşlük hissi kalmayacaktı böylece. En güzel günü gecesi yaşanacaktı kayboluşlarına çıkmaz sokak olacak ruhu bulunca.

Ve böylece sayılı defa gülmüştü Tekin.
Üç ya da beş anısı vardı ağzı kulaklarında gezindiği bunların en belirgini ise Alaca'nın yanında yöresinde bulunduğu dakikaları içine alıyordu.

Çileli yüzü bir defacık gülsün diye yaratılmıştı bu ateşle öpülen oğlan. Toprağı,Tekin'in bir defa gülebilmesi için işlenmiş ve yoğrulmuştu sanki. Bundandı kahkahalarının gönlünü feth edip Tekin'in kara günlerini aydınlatması.
Yoksa Tekin'e gülmek bile lükstü.

Kısa bir zamanda,bir çok şeydi Alaca.
Kendi öz kardeşleriyle bile kuramadığı bağı kurmuş,bir aile hissi vermişti bu derme çatma çirkin evi bile yuva gördürecek kadar. Hiç gönlünü  dökemediği sayısız dostun ismi bile kalmazdı Alaca'nın ilgi dolu mavileri bıkmadan usanmadan onu dinlerken.

Derlerdi ya bazen canı canına eş diye. Eş miydi bilinmez fakat biliyordu ki bu histen yoksun kalabilme düşüncesi Tekin'in ciğerini inceden sızıya ve yasa gömüyordu.
Sanki Alaca'dan önce savruk bir rüzgar idi şimdilerde ise göklere kanatlanan bir uçurtma.
O denli özgür,güzel ve coşkun hissediyordu kendini Tekinsiz.

Yanındaki çocuk neşeli bir yüzle birlikte elinde tuttuğu bira şişesini dolgun pembeliklerine doğru götürdü. Televizyondaki komik bir tiplemeye bile gülebilecek kadar neşe saçıyordu. Gülmek onun için bahaneydi. Her an her şeye gülebiliyordu.

Bir şekilde güzellikleri görebiliyordu en çirkinin içinde dahi  mavileri özene bezene...

Tekinsiz soluksuz bir biçimde içkisinin genzinden akmasına izin verip seslice yutkundu.
Hep gülseydi ya Alaca böyle?
Ne kadar kalabilirdi bir çöplükte bilmiyordu. Ne kadar tahammül ederdi daha doğrusu. Gerçi bu kızıl epey çetin cevizdi,dik başlıydı. Uyum sağlamaya çalışıyordu Tekinsiz için rutin onun için yepyeni bir dünya sayılacak devrimsel düzene.

Çalıntı(bxb)Where stories live. Discover now