6. BÖLÜM "GERÇEKLER"

433 194 95
                                    

"İnsanın en büyük hatalarından biri de doğru zamanı yanlış kişilerle doldurmaktır."
-Charles Bukowski.

-----------------

"İnsanın en büyük hatalarından biri de doğru zamanı yanlış kişilerle doldurmaktır." demiş Charles Bukowski.

Şirketin başına geçme fikrini düşünmeyip kovulan iş arkadaşlarını geri alıp onlara devredip Merve ile yakın olmak yerine Demir'in yanına neden gitmedim? neden onu sadece aramak mesaj atmak yerine yanına gitmedim?

Gerçi o gün annem ölmüştü ve kimsesiz kalmıştım. Başka seçeneğim bile yoktu aslında.

Gerçi o şirket babamdan kalmaydı ve sahip çıkmam gerekti.

Gerçi beni terk eden de oydu.

Gerçi o da benim yanıma gelmemişti ya da sebebini söylememişti bir süre sonra bile.

Affet diyerek ayrılmak, 3 yıl boyunca gitmek?

Bu olay bir yapboz gibiydi benim beynimde. Tek oturan parça Demir'in bu zamanı yaşayacağımızı ya da bir gün tekrar karşılaşacağımızı bilmesiydi. Çünkü neden sebebini söylemeden "affet" diyerek ayrılsın ki?

Ama bunları düşünürken Merve'nin dediği söz beynime kurşun gibi saplanmıştı. Ya beni onunla aldattıysa? Demir öyle biri değildi.. biz birbirimize benziyorduk, öyle tipten insanlar değildik, değildi. Fakat şu an her şey aşırı karışmıştı işte.

"Sen yokken ben vardım. Demir zordayken ben vardım, belki benim yüzümdendir."

Bunu diyen Merve'ye ikimizde bakarken Merve'nin dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrılmıştı.

"Ne saçmalıyorsun sen? yanlış anlaşılmaya sebep olacaksın!"

Gözlerim bir Demir'e bir Merve'ye kayıp duruyordu.

"Bence İdil anlaması gerekeni anladı."

"Aynen anladım ben."

Gözlerim dolmaktan yanıp kızarmıştı ve şuan birini tutup camdan atabilecek kadar sinirliydim. Ama sakin ol İdil, sakın Merve gibi kendini düşürüp önünde ağlayıp kavga etme, sen terbiyeli, seviyeli bir kızsın.

"İdil yanlış anlıyorsun-"

"Ben anladım Demir gerek yok."

Öylece Demir'in seslenmesini dinlemeden koşar adımlarla oradan gittim, daha fazla durmaya tahammülüm yoktu.

Asansör kullanmaya gerek duymadan hızlı hızlı topuklu ayakkabılarımı merdivenlere vura vura insanlara çarpmadan bir üst kata merdivenlerden çıkıp kendimi toplantı odasına attım. Neyse ki bu katta çok az kişi olurdu onlarda gelip geçerdi, camlarda olmadığı kapalı büyük bir oda olduğu için rahatça köşeye gidip oturdum. Odama gidemezdim çünkü zırt pırt giren çıkan oluyordu.

Derin derin nefes alarak olayları beynime idrak etmeye çalıştım. Aldatma olayı mı vardı? ben mi yanlış anladım? Merve ile nasıl tanışıyorlardı? Merve'nin oyunu muydu? ortada bir ihanet mi var? biz sevgiliyken mi vardı bu Merve? kafamda bir sürü soru..

Ayağa kalkıp odada volta atarken düşüncelerimden içeri birinin girmesiyle sıyrılıp olduğum yerde durdum.

Karşımda bir adet Haldun Kuzey duruyordu. Demir'in babası olan.

Öylece kala kalırken geçmiş beynime şiddetle çarptı.

Geçmiş

"Baban öldü İdil, annen de tek başına yönetemez. Ortaklık belgesini annen yerine sen imzalamaya ne dersin?"

Kolyedeki Kalp | TamamlandıWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu