Kaçış

27 5 0
                                    

Arabayla ilerlerken ağaçlara çarpmamak için zikzaklar çiziyorum, ayaklarımı hissetmiyorum. Korkudan nereye gideceğimi bilmeden sürüyorum, nasıl olur da böyle bir şey olabilir? Olanları aklım almıyordu. Arabamı kim, nasıl çekebilmişti? Sürerken bunları düşünüyordum. Bana zarar vermeyen ama ayağına dolanmamı da istemeyen biri vardı, bana git diyen bir mesajdı bu. Nefes nefese arabayı kullanırken kendimi ana yolda buldum, o kadar hızlı gidiyordum ki radar varsa kesin cezayı yedim. Kırık kolumla bile harikalar yaratıyorum, tek kolumla bu hız olağan şey değil. Başıma bu kaza olayı gelmeseydi bu kadar korkmazdım çünkü dedektiflik hayatım boyunca ne cinayetler ne olaylar gördüm ama ucu bize dokunan ve katilin bizimle de uğraştığı bir olaya denk gelmemiştim. İnsanın yaşı ilerledikçe hayatı daha da kıymetli olur derlerdi, bu gerçekten doğruymuş. Ayrıca korkunca aşırı hızlı koşabiliyormuşum ya da her gün koşuya çıktığım için bedenimi az da olsa korumuşum. Bu cinayet olayından önceki hayatımda her sabah koşuyordum fakat hayatıma bu cinayet vakası girince olayı çözmek için oldukça fazla çaba sarf ediyorum. Bundan dolayı kendimi sahilde değil de karakolda ya da olay mahallinde buluyorum. Tam yaklaşmışken başladığım yere geri dönmek beni huzursuz etmiş ve canımı sıkmıştı. Bu katil ya da bir başkası, demek ki beni en başından beri takip etmişti. Kaza olayını bile bile buraya tek başıma gelmek zaten bir delilikti fakat bende de deli cesareti var, umulmadık şeylerde böyle akılsız davranabiliyorum. Şimdi bu adam aradığımız kişiyse ve buradaysa Ender neredeydi? Yakalanmış olma ihtimali çok yüksekti. Hava kararmıştı ve ben İstanbul trafiğinde bu düşüncelere odaklanmış bir şekilde arabamın camından dışarıya bakıyordum, arkadaki araç kornaya basınca kendime geldim ve ilerledim. Anlaşılan artık oraya tek başıma gidemeyeceğim ama bu olayı müdüre söylemek istemiyorum çünkü oradaki her kimse o bölgeyi çok iyi gözetliyor. Ender'i henüz öldürmemiş olabilir ancak polisleri görünce öldüreceği kesin.

Koskoca dedektif Sedef! Gazetelerden fotoğrafları eksik olmayan, adından konuşulan ve her olayın çözümünü bulan Sedef'e ne olmuştu? Senelerdir cinayetlerle uğraşan, hayatını bu işe adamış bir kadın olarak şu an kendimden utanıyordum. Ancak ben bu işleri Ender ile beraber yapmış olmanın verdiği rahatlık ve özgüvenle sürdürüyordum. Ender ile beyin fırtınası yapmaya alışmış birisi olarak şu an tökezlemem elbette normaldi. Konuşacak ve düşüncelerimi dile getireceğim birisi yoktu. Polislere de genelde resmi işlerimiz düşünce ya da ifadeler alınırken gittiğimiz için çok onlarla pek haşır neşir olmuyorduk. Bu işlere hep sabit fikirle yaklaştıklarından dolayı, bu tavırları Ender ve bana oldum olası sıkıcı geliyordu. Bu yüzden onlarla uzun uzadıya tartışmak yerine birlikte çözmeye çalışıyorduk.

Ne yapacağıma dair kendi kendime tartışma yaşarken evime geldiğimi fark ettim, sanki yıllardır evimden uzak kalmıştım. Üzerimdeki korkuyu da bir nebze atmıştım ve bunun verdiği rahatlıkla arabadan indim. Evimin kapısını hızla açtım ve kilidi üç kez çevirdim. Yaşadıklarım bana hala rüya gibi geliyordu, arabamın çekilmesi, üstelik tek bir ses dahi duymadığımı düşünmek beni aşırı derecede geriyordu. O kişi her kimse arabama bindi, oturduğum koltuğa oturdu... Bunu hazmedemiyorum. Düşündükçe ensemdeymiş gibi hissediyorum, her an boğazıma yapışılacakmış gibi huzursuzlanıyorum. Parmak izi bırakabileceği aklıma gelmedi değil ama bakmadım çünkü böylesine profesyonel birisi bunu elbette düşünürdü ve önlemini alırdı. Ne olur ne olmaz diye yarın bakarım ama bir şey çıkmayacağına eminim. Kendimi koltuğa doğru fırlattım, kafamdaki yumuşacık yastık bile yaşadıklarımdan sonra demir hissi veriyor, ayaklarımdaki kan dolaşımı yeni kendine geliyordu. Akşam yemeği hazırlayacak gücü bulamıyordum ama hayat devam ediyordu ve ben de artık kendime gelmeliydim. Şükürler olsun ki devam ediyor, yaklaşık bir saat önce ölmüş olabilirdim.

Bu katil ya da her kimse neden beni serbest bıraktı? Bir dedektifi daha yakalayıp kendini güvence altına alabilirdi. Katili yakalamadan ya da ipucu bulmadan bu cevaplara ulaşamayacağımı biliyorum, bu yüzden fazla düşünmeden ayağa kalktım ve kendime soslu bir makarna hazırladım. Yemek yapmaya üşendiğim zamanlar her zaman makarna yaparım, üstelik domates sosuyla birleşmesi beni mutlu eder. Yemekten sonra bir gelişme olup olmadığını sormak için müdüre telefon açtım. Meltem'in arkadaşı Önem'in evine tekrar gittiklerini, kısa bir saç teli bulduklarını ve bunun da Cemal'e ait olduğunu söyledi. Şaşırmam saçmaydı ama yine de şaşırdım, ayrıca sevindim de çünkü artık bir kanıt vardı ve Cemal rahat bir şekilde dolaşamayacaktı. Cemal'i gözaltına aldıklarından bahsetti fakat Cemal ısrarla suçsuz olduğunu söylüyormuş. Yarın yanına gelmemi istedi, ne diyeceğimi bilemedim çünkü ormana gitmeyi düşünüyordum. Gelmeye çalışacağımı söyledim ve telefonu kapattım.

Bu durumdan çıkardığım sonuç şu, ormandaki kişiyle Cemal'in bir ilgisi vardı. Artık Cemal'in katil olduğunu düşünmüyorum, yani şu an bu düşünceden uzağım. Bence Cemal birisini veya birilerini koruyor, bunu da ispat etmem için o ormana gidip o kişiyle yüzleşmeyi kafaya koydum. Cemal'in o kişi veya kişileri ele vereceğini düşünmüyorum çünkü kendi hayatı söz konusu. Peki ya aralarındaki bağlantı ne? Ayrıca Cemal ile Önem'in arasında bir şeyler olduğu da şu an netleşti fakat bu olayın Levent ve Meltem'in ölümüyle bir ilgisi var mıydı? Yarın ormana arabayla gitmeyi düşünmüyorum, bu sefer mağaraya çıktığım yerden gireceğim. Kafamdaki planlamayı yapmanın verdiği rahatlıkla kendimi yatağa attım. Tüm o korkularım beni bırakıp gitmişti, artık daha cesur ve temkinli hissediyordum. Bugünkü gibi amatörce davranmayacağım. Bir dedektife yakışır şekilde hareket etmenin vakti gelmişti de geçiyordu bile. Eski Sedef'i geri getirmenin sevinciyle gözlerimi kapadım. Yavaşça uykuya dalmıştım ve düşümde o ormanın derinliklerine giriyordum.

Cinayet Tiyatrosu (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now