Tutuklu

36 7 0
                                    

Saniyeler, dakikalar, saatler, haftalar birbirini kovalarken zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlayamadım. Bu geçen üç hafta içerisinde eski tempoma kavuşmuştum. Sabah koşularım, akşam koşularım, alışveriş deliliğim geri gelmişti. Üç haftadır bu rutinlerimi tekrar ediyordum, yaza yaklaşırken kendime gidilecek bir rota belirlemeye çalışıyordum. Deniz ve kumun buluştuğu harika tatil beldelerine gitmeyi planlıyordum, belki Marmaris'e gidebilirim çünkü orayı severim. Fethiye, ya da Bodrum da olabilir. Öncelikli olan yerler buralardı çünkü beni huzura erdiren koyları vardı. Bir süre yeni bir vaka almak istemiyordum, belki Ender'e tek başına ilgilenmesi için işleri paslarım. Güzelce bir tatil yapmak istiyordum, bu olay beni hayli yıpratmıştı. Yıllardır çözdüğüm her olaydan sonra kafa tatili veririm, doldurduğum beyni boşaltmak için gerekli gördüğüm bu durum gerçekten işe yarıyordu. Dedektiflikteki vazgeçilmez özelliğim buydu. Bir olay bittiği anda yenisine başlarsam bilirim ki o olaya kafamı veremeyeceğim, bu yüzden senelerdir bu alışkanlığımı sürdürüyordum. Tatil sitelerine bakarken aklımın cinayet konusuna gittiğini fark ettim, bu konuyu düşünmemi sağlayan şey beklediğim gibi bitmemiş olmasıydı. Bir şey olduğunu düşünüyorum, kaçırdığımız, atladığımız herhangi bir şey olamaz mı? Herkesin bize yalan söyleme ihtimali olamaz mı? Ya bütün bunlar bir oyunsa? Ya biz bir tiyatro izlediysek? Gözlerimi daldığım noktadan ayırıp kafamı kaldırdım ve yanıma gelen garsonun biten bardağımı almasıyla ayaklandım. Yürürken bacağımı titreten telefonumu çıkardım, arayan Ender'di. İsmini görünce en son geçen hafta konuştuğumuzu fark ettim.

"Alo, Ender?"

"Sedef nasılsın?"

"İyiyim dışarıdayım, biraz gezmek iyi geldi. Sen nasılsın?"

"Ben mi? Şoktayım."

"Nasıl yani? Anlamadım."

"Meltem Ersoy. Mezarı boş çıkmış, içinde hiçbir şey yok."

"Ne? Nasıl olabilir? Herkesin gözü önünde defnedilmedi mi?"

"Evet, sorun da bu zaten. Anlam veremiyorum, şu an evdeyim. Bana haberi veren de Necati müdür."

"E nasıl olmuş? Yani boş olduğu nereden anlaşılmış?"

"Kadın Kanada'da görülmüş, orada yaşayan Türk bir adam görmüş ve şok olmuş. İlk başta yanlış gördüğünü düşünmüş ama orada kaldığı yer adamın evine yakınmış. İkinci kez görmesiyle kesin karar verip karakolu aramış. Adam kadının Türkiye'de ünlü zenginlerden olduğunu bildiği için ve medyada gördüğü için anında tanımış. Bunun üzerine açtırılan mezar da boş çıkmış, yani kadının ölmediği kesinleşmiş oldu."

"Hala inanamıyorum, bekle yanına geliyorum" der demez yürüyerek yanına geldiğim arabama bindim.

Nasıl olduğuna anlam veremediğim bu olay beni derinden etkiledi, düşünerek ilerlerken kendi kendime konuşmaya başladım. Ben biliyordum, evet. Konunun bu şekilde kapanması beni bir boşluğa düşürmüştü. Ender'in de dosyayı kapatmak istemeyişi tüm bunları açıklıyordu. İçimiz buruk bir şekilde ve olayın doğru bir şekilde çözüldüğüne inanmak istemeden bırakmıştık. Acaba durum neydi? Çok merak ediyordum.

Ender'in evine geldiğimde kapıdaydı ve arabama bindi.

"Selam, kadını karakola getirmişler. Şu an orası curcunaymış, gazeteciler, tüm medya oradaymış ve şu an sosyal medya sallanıyor" dedi Ender ve cep telefonundan gösterdiği başlıkları sırayla geçti. Gerçekten de ülkeye bir anda gündem olarak düşen bu durum herkesi şok etmişti. Geldiğimizde aracı koyacak yer bulamadık ve yaklaşık on dakika dolandık. Karakolun önü insan yığınıydı. En son dayanamadık ve arabayı kaldırıma koyarak indik, gazetecilerden zor geçtik. Polisler insanları uzaklaştırmaya çalışıyordu, bizi görür görmez içeriye aldılar. Kan ter içinde kalmış olan Necati müdürü görür görmez yanına gittik.

Cinayet Tiyatrosu (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon