Dedektifi Ararken

39 8 0
                                    

Sabah penceremin önüne konan küçük sevimli arkadaşın ötüşüyle uyandım, onu izlerken geçen süreyi fark etmemiştim. Kalktığımdaki kıpırdanışım onu korkutup uçurdu. Telefonumu elime almamla beraber Ender'i aradım ama açmadı, acaba uyuyor muydu? Fakat bu imkânsız çünkü Ender her zaman erken kalkan birisidir. Bana sabahları ya yürürüm ya da bisiklet sürerim derdi. Bu yüzden biraz korktum ve tekrar aradım. Yine açmadı, sonra müdür Necati'yi aradım. Kendisi karakolda olmalıydı, acaba Ender de yanında mı diye sordum fakat orada olmadığını söyledi. Bu adam neredeydi? En iyisinin evine gitmek olduğunu düşündüm, kalktım ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim ama girer girmez iştahım kaçtı. Dolaptaki hazır sandviçimi alıp hızlı kahvaltı olayını uyguladım ve geçenlerde sıkıp stok yaptığım portakal sularımdan bir şişe alıp içtim. Hemen giyindim ve kadının telefonunu da cebime atarak evden çıktım.

İstanbul bugün bulutlu ve biraz da rüzgârlıydı. Arabama doğru yürürken saçlarım karıştıran rüzgâr, bundan keyif alıyormuşçasına hızlandı. Aldırış etmedim çünkü arabaya binmeme az kalmıştı. Yine düştüm yollara, kalabalık caddelerden geçtim, yine önüme bir sürü insan atladı ama bu sefer onlara saydırmadım. Bu zamana kadar birine çarpmamış olmam gerçekten bir mucizeydi. Radyoda çalan şarkılarla bu kapalı, kasvetli havanın sıkıcılığını atmaya çalışıyordum. Biraz da olsa başarılı oldum, şarkılara eşlik ederek ilerlemeye devam ettim. İnsan tek başınayken müziklere, kitaplara, farklı çeşit yemekler yapmaya sarıyor ve ben yıllardır böyle yapıyordum. Bilmediğim şarkı yoktur, yapamadığım yemek yoktur ancak henüz okumadığım kitaplar vardır. Çünkü o kadar fazla kitap var ki bunların arasından kendime en uygun olanları seçiyordum. Zaten ömrünüz kısa olduğu için hayatınız boyunca dünyadaki tüm kitapları okumanız imkânsızdır. O zaman yapmanız gereken en iyi ve size en uygun kitapları seçerek onları okumaktır. Ben de bu düşüncede ilerliyorum ve genelde polisiye romanları, klasikler ve kişisel gelişim kitapları okuyorum. İnsanın hayatının her evresinde gelişim göstereceği şeylerle meşgul olması kendisine kazandırdığı en büyük mücevherdir.

Sonunda geldim, arabadan indim ve zili çaldım ama açmadı. İşte şimdi içime gerçek bir kurt düştü. Zili kaç kez çaldığımı sayamadım, hemen müdürü aradım ve durumdan söz ettim. Müdürün yanımda gelmesi biraz uzun sürdü ve ben de o sırada Ender'i yine aradım. Çalan telefonu bu sefer çalmıyordu. Aklımdan geçirdiğim kötü senaryolara engel olamıyordum. Yanıma bir araba yanaştı, gelen müdürdü ve arkasından ekibi de geldi. Polisler kapıyı açtı ve içeriye girdik, Ender evde değildi. Tezgâhın üzerindeki zarf dikkatimi çekti, küçük ve eski tip zarflardandı. Hepimiz durup birbirimize baktık, ardından müdürle birlikte zarfa doğru uzandık fakat onu alan ben oldum ve içini okumaya başladım.

"Dedektif Ender Bey, polislerle birlikte beni aradığınızı biliyorum ve her adımınızı izliyorum. Kim olduğumu merak mı ediyorsunuz? İşte bu adresteyim, gelin ve kim olduğumu görün fakat öğreneceğiniz bazı şeyler sizi korkutacaktır. Size her şeyi açıklayacağım. Her şeye rağmen gelmek isterseniz diye buraya adresimi bırakıyorum. Neden mi siz? Çünkü tek başınıza geleceğinizi biliyorum, dediğim gibi sizleri iyi tanıyorum. Bu yüzden polisle gelmeyi düşünmeyin, aksi halde cinayetlere devam ederim gibi bir şey dememe de gerek yok diye düşünüyorum. Sizi yarın bekliyorum."

Mektupta bu yazıyordu, belli ki altında da adres yazılıydı fakat Ender o kısmını yırtıp adrese doğru yola çıkmıştı. Katil, Ender'in onu bulmasını istedi ama neden? Ne yapacağımızı şaşırmış haldeydik, hemen parmak izi taraması yaptık ama sadece Ender'in parmak izi vardı. Evde başka bir şey yoktu ve hep beraber karakola doğru yola çıktık.

Ender mektubun yazı kısmını yanına almadı çünkü gelip bu yazıyı bulacağımızı biliyordu fakat bize söylemediğine inanamıyorum özellikle de bana. Kaç yıldır bu işi yapıyoruz ama daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadım. Sinirli, gergin ve biraz da korkmuş halde evden aceleyle çıkıp karakola geldik, hepimiz düşünceli halde soruşturmaya başladık. Yaklaşık on beş dakika sonra burada daha fazla duramayacağımı anlayarak hemen karakoldan çıktım. Karakolun basık havası ve ne yapacağımı bilmemem kafamı allak bullak etmişti. Sersem bir halde arabama atladım, düşünürken arabayı çalıştırıp gaza bastığımı fark ettiğimde Cemal'in evine doğru yol aldığımı anladım. Bu işi yola sokmam gerekiyordu, her şey karışmadan ve birbirine girmeden kanıt bulmalıydım. Ender'in hayatı tehlikeye girmeden önce onu kurtarmalıydım.

Cinayet Tiyatrosu (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now