Üstelemedim çünkü Ender'in inadını biliyordum. Karakola gitmeden önce Önem Genç'in ailesiyle konuşmak üzere evlerinin yolunu tutmuştuk. Acısı taze olan bu aileyle görüşmek kolay olmayacaktı ama iş gereği mutlaka konuşmamız gerekiyordu. Gözü gibi büyütüp baktığı kızı cinayete kurban gitmişti. Ailesi için büyük acıydı, hele ki annesi için bu acının tarifi yoktu. O gün anneyi ağlarken gördüğümü hatırlayınca yutkunamadım, eve bile girememişlerdi. Ceset tanınmaz haldeydi, aileyi çürümüş ve kokan cesede yanaştırmak olmazdı. Bu aileden öğreneceğimiz bilgiler ve kişiler bizim için çok önemli, bundan dolayı Önem'in kolundaki dövmenin anlamına kadar bilgi edinmek istiyorum.

Radyoyu kurcalarken haberlere denk geldim ve sesini açtığımda Meltem Ersoy'un ölümünden söz ediliyordu. Genç kadının elde ettiği başarıları sayan haber bülteni bana sıkıcı gelmişti ve kapattım. Yanımda oturan Ender ruh gibiydi, hiçbir şey demeden kafamı sahile çevirdim ve bıkmış şekilde son gaz sürmeye devam ettim. Yaklaşık kırk dakika sonra sitenin önüne geldik, kadının bizi aşağıda tek başına bekliyor oluşu ve çaresizliği beni derinden etkiledi. Oldukça solgun görünen yüzü gözlerimizle buluşmaya utanıyor gibiydi. Kafası önünde bize "Hoş geldiniz" dedikten sonra yürümeye başladı. Kadının kıyafetleri bile perişan görünüyordu, bu durumda kendisini ihmal ettiği her halinden belli oluyordu.

Sitede altı tane apartman bulunuyordu ve ortada oldukça büyük bir havuz vardı. Çimlerin üstüne yapılmış taşların üstünden geçerek en arkadaki apartmana doğru ilerliyorduk. Sitede çıt çıkmıyordu, bir anda gelen bir sesle irkildik ve ne olduğunu anlayamadan üstümüze gelen suyla biraz ıslandık. Anlaşılan sitedeki fıskiyelerin çalışma saatine denk gelmiştik. Hızla apartmana girdik. Islak halimize gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Asansörle çıkarken etrafı buz gibi bir sessizlik sarmıştı, kadın konuşmadığı sürece biz de konuşamıyorduk çünkü acısı çok tazeydi ve biz de bu yüzden ne diyeceğimizi bilemez halde önümüze bakıyorduk. Eve geldiğimizde bizi adam karşıladı, üstümüzü ıslak görünce gülümseyerek "Anlaşılan bizim sitenin nişancılarına yakalanmışsınız" dedi. Kadına göre daha sağlıklı görünen adam elimizi sıktı, ardından iki kedinin yayıldığı koltuğa buyur etti. Oturduktan sonra yanımıza gelen ve kardeşi olduğu anlaşılan bu genç kızın gözleri kan çanağıydı.

"Hoş geldiniz efendim" diyerek söze başlayan adam sessizliği bozdu.

"Başınız sağ olsun Ümit Bey" dedik ve Ender başını eğerek konuşmayı sürdürdü.

"Bu zor anınızda olacak şey değil fakat bunu yapanı bulmamız için sizinle bu görüşmeyi yapmamız gerekiyor. Özür dileyerek başlamak istiyorum."

"Hiç sorun değil dedektif, haklısınız bunu ne kadar erken yapsak o kadar iyi. Hem sizin işiniz bu hem de katilin derhal bulunmasını istiyorum."

"Öncelikle Önem'in ne iş yaptığını sormak istiyorum çünkü biz işiyle alakalı bir şeye rastlamadık."

"Önem çalışmazdı, yani Meltem'in yanında çalışırdı ama ona çalışmak denmezdi. Arada sırada Meltem'in işlerini görürdü ve Meltem de ona para öderdi. Bize bile ne iş yaptığını söylemiyordu, herhalde sadece dikilen kıyafetlerin sayısını tutuyordu. Fakat eline oldukça iyi para geçiyordu, biz de bir şey demiyorduk."

"Anladım, yani arkadaşının yanında ona yardım ettiği bir işti."

"Evet."

"Neden sizden ayrı yaşıyordu?" dedim.

"Yaşım ilerledi, işim de var diyordu. Önem rahat olmayı severdi, insan belli bir yaştan sonra kendi yolunu çiziyor, o da bunu yaptı. Bir etken daha vardı, o da işe yakın olmak istemesiydi. Kocam çalışmazdı dese de sonuçta küçük de olsa yaptığı şeyler iş sayılır. Meltem kızımız ona yardım eli uzattı yoksa bu kadar iyi maaşlı bir iş bulması imkansızdı" diyen annesinin gözünden yaşlar aktı.

Cinayet Tiyatrosu (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now