Sherlock Holmes'ün Maceraları | 11

379 23 2
                                    

MÜHENDİSİN BAŞ PARMAĞI


Dostluğumuz boyunca çözmesi için Shelock Holmes'a havale edilen bütün problemler arasında, benim ona sunduğum yalnızca iki tane olay oldu: biri, Bay Hatherley'in başparmağı ile ilgili olay, diğeri ise, Albay Warburton'un deliliğiyle ilgili olan olay. Bunlardan ikincisi özel yeteneklere sahip, dikkatli bir araştırmacı için daha ilginç olabilir, ama diğeri, başlangıcıyla öylesine garip, ayrıntılarıyla öylesine dramatikti ki özellikle bu vakanın kayda geçirilmesinin daha anlamlı olacağını düşünüyorum. Dostum Holmes bu vakada,o inanılmaz sonuçlara varmayı sağlayan dengeli akıl yürütme yöntemlerini kullanmaya pek gerek duymadı. Hikâye, bildiğim kadarıyla gazetelerde de bir çok defa yer almıştı.Ancak böyle anlatımların tümünde olduğu gibi, yarım sütun halinde yazılan bir haberin etkisi çok az olur. Hele olayların tek tek kendi gözünüzün önünde gelişmesini, ortaya çıkan ipuçları ve kanıtlarla, sırrın adım adım çözülüşünü görmekle kıyaslayacak olursak. O zamanlar, içinde bulunduğumuz durum beni çok etkilemişti ve aradan iki yıl geçmesine rağmen bu etkinin azaldığını söyleyemem.

Şimdi anlatacağım olay, 1889 yazında, evliliğimden hemen sonra gerçekleşti. Bilindiği gibi, doktorluğa geri dönünce Holmes'u Baker Sokağı'ndaki evinde yalnız bırakmıştım. Ama onu sık sık ziyaret ediyor, bohem alışkanlıklarından bazen vazgeçirmeye çalışıyor, bize gelmesini söylüyordum. Hastalarımın sayısı her geçen gün artıyordu. Paddington tren istasyonuna yakın oturduğumuz için, hastalarımın arasında birkaç demiryolu işçisi de vardı. Ağrılı, müzmin bir hastalığın pençesinden kurtardığım hastalarımdan biri, her fırsatta yeteneklerimi övüyor ve etkileyebildiği her hastayı bana gönderip duruyordu.

Bir sabah, saat yediye doğru hizmetçi kız odamın kapısını çaldı, Paddington'dan iki adamın geldiğini ve muayene odasında beni beklediklerini bildirdi. Tren yolu kazalarının ne kadar acil olduğunu tecrübelerime dayanarak bildiğim için çabucak giyindim ve aşağıya koştum. Aşağıya indiğimde, vaktiyle tedavi ettiğim kondüktör odadan çıkıp kapıyı arkasından sıkıca kapattı.

"Onu getirdim," diye fısıldadı omzunun üzerinden başparmağıyla kapıyı işaret ederek, "ama merak etme, durumu iyi."

"Peki, nesi var?" diye sordum. Kondüktörün davranışı bana, tuhaf bir yaratığı odama sakladığı izlenimi veriyordu.

"Yeni bir hasta," diye fısıldadı. "Düşünüp taşındım, en iyisi onu kendim getireyim dedim, yoksa kaçıp gidecek." Artık sağ salim burada. Neyse, şimdi gitmem lazım doktor; benim de sizin gibi bazı görevlerim var," dedi göz kırparak. Ardından çekip gitti. Teşekkür bile edememiştim.

Muayene odasına girdim, masada sade giyimli bir adam oturuyordu. Kasketini kitaplarımın üstüne koymuştu. Eline her tarafı kan lekeleri ile dolu bir mendil sarmıştı. Genç görünüyordu; yirmi beşten fazla değildi; yüzünde güçlü erkekçe bir ifade vardı; ama beti benzi atmıştı ve zorlukla kontrol altında tutabildiği güçlü bir sarsıntı içindeymiş izlenimi veriyordu.

"Sizi sabah sabah rahatsız ettiğim için özür dilerim doktor bey," dedi. "Dün gece ağır bir kaza geçirdim. Sabah treniyle geldim ve Paddington istasyonunda nerede bir doktor bulabileceğimi sordum; deminki iyiliksever bey beni buraya kadar getirme nezaketinde bulundu. Hizmetçinize kartımı vermiştim ama görüyorum ki onu sehpanın üzerinde unutmuş."

Kartı alıp inceledim. 'Bay Victor Hatherley, su mühendisi, Victoria Cad. 16 a. (3. Kat) ' Sabahki ziyaretçimin ismi ve adresi böyleydi. "Sizi beklettiğim için kusura bakmayın, sıkılmış olmalısınız" dedim sandalyeye oturarak. "Anladığım kadarıyla bir gece yolculuğundan yeni gelmişsiniz, bu bile yeterince can sıkıcı."

Sherlock Holmes - 1. CiltWhere stories live. Discover now