Kızıl Soruşturma | 9

959 65 6
                                    

UTAH ÇİÇEĞİ


Sığınacakları son yere gelmeden önce, göçmen Mormonların başından geçenleri ve yaşadıkları sıkıntıları anlatmanın yeri değil. Mississippi kıyılarından kayalık dağların batı yamaçlarına kadar, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir kararlılıkla mücadele vermişlerdi. Vahşi insanlar, vahşi hayvanlar, açlık, susuzluk, yorgunluk ve hastalıklar - doğanın önlerine çıkarabileceği her tür engel - Anglo-Sakson direnciyle alt edilmişti. Fakat uzun süren yolculuk ve artan korkular, içlerinde en güçlü olanların bile yüreklerini hoplatmıştı. Güneşin yakıp kavurduğu, geniş Utah Vadisi'ni gördüklerinde ve liderlerinin ağzından, buranın vaat edilmiş topraklar olduğunu ve bu bakir toprakların sonsuza dek onlara ait olduğunu duyduklarında hepsi diz çöküp dua ettiler.

Young, çok geçmeden yetenekli bir idareci ve kararlı bir lider olduğunu kanıtladı. Gelecekte kurulacak olan şehrin haritaları çizildi ve plânları yapıldı. Çevredeki tüm çiftlik alanları her bireyin durumuna göre eşit olarak bölünüp paylaştırıldı. Esnaf ticarete koyuldu, işçi de işine. Kasabadaki sokaklar ve meydanlar, adeta bir sihirle bir anda ortaya çıktılar. Tarlaların etrafı ağaçlarla ya da çalılarla çevriliyor, tohumlar ekiliyor ve tarlalar sürülüyordu, ta ki ertesi yaz tüm tarlalar altın sarısı buğdaylarla dolup taşana dek. Bu tuhaf yerleşmede her şey hızla gelişti. Her şeyden önemlisi, kasabanın merkezindeki büyük tapınak gittikçe büyüdü ve yüksekliği arttı. Günün ağarmasından akşamın alacakaranlığına kadar, çekicin takırtısı ve testerenin sesi, göçmenlerin, kendilerini birçok tehlikeden sağ salim kurtulmalarını sağlayan Tanrıları için diktikleri anıttan eksik olmadı.

John Ferrier ve onunla aynı kaderi paylaşıp, evlât edindiği küçük kız, bu büyük hac yolculuğunun sonuna kadar Mormon'lara eşlik ettiler. Küçük Lucy Ferrier, Yaşlı Stangerson'un arabasında oldukça mutlu bir şekilde, tüm zorluklara göğüs germiş, Mormon'un üç karısı ve on iki yaşındaki inatçı oğluyla yolculuğu geçirmişti. Lucy, annesinin ölümüyle yaşadığı şoktan sonra, kendine gelerek, çocukluğun da verdiği esneklikle, kadınlarla arkadaş oldu ve tenteyle örtülü, hareket eden evindeki yeni yaşantısına kendini alıştırdı. Bu sırada, tamamen iyileşen John Ferrier de faydalı bir rehber ve yorulmak bilmez bir avcı olarak değer kazanmıştı. Yeni arkadaşlarının saygısını o kadar çabuk kazandı ki, yolculuklarının sonuna vardıklarında bizzat Young'ın, başlıca dört yardımcısının, Yaşlı Stangerson, Kemball'ın, Johnston'un ve Drebber'ın da onayıyla, kendisine herhangi bir göçmen kadar büyük ve verimli bir arazi parçası verilmesinde karar kılındı.

John Ferrier kazandığı arazide kendine, ilerleyen yıllarda yapılan birçok eklemeyle bir villa kadar büyüyecek olan, kütükten, dayanıklı bir kulübe yaptı. Pratik zekâlı, alışverişlerinde gözü açık ve hünerli elleri olan bir adamdı. Kuvvetli yaratılışı, sabahtan akşama kadar toprağı ıslah edip sürmesine imkân sağlıyordu. Böylece, çiftliği ve sahip olduğu her şey, fazlasıyla zenginleşti. İlk üç yıl içinde komşularından biraz daha varlıklıydı, altıncı yıla gelindiğinde zengin olmuştu ve on ikinci yıla gelindiğinde Salt Lake'de, zenginlikte onunla boy ölçüşecek ancak üç beş insan vardı. Koca kasabada ve tüm eyalette, John Ferrier adını duymayan hiç kimse kalmamıştı.

Ferrier, dostlarıyla uyum içindeydi, hiç kimseyi rahatsız etmiyordu. Yalnız, dindaşlarını, hassas oldukları bir tek konuda rahatsız edebilirdi. Arkadaşlarının ısrarlarına karşın, hiçbir tartışma ya da onu ikna etmeye yönelik konuşmalar, kendisini birkaç kadınla birden evlenmeye ikna edemiyordu. Bunu inatla reddetmesi için hiçbir sebep göstermiyordu ama, bu kararlılığına azimle ve inatla bağlı kalması, onu zor duruma sokuyordu. Sonradan, zorunlu kaldığı için girdiği dine karşı kayıtsız kaldığı için, kendisini suçlayanlar vardı, bazıları da gözünü para hırsının bürüdüğünü ve elinde olmadan masraflarının arttığını ya da cimriliği yüzünden evlenmediğini iddia ediyordu. Diğerleri de eski bir aşk ilişkisinden, Atlantik'in kıyısında, onun özlemiyle yanıp tutuşan bir kadından söz ediyorlardı. Her ne sebeple olursa olsun Ferrier bekâr kaldı. Diğer her yönden, bu yeni yerleşimin tüm kurallarına ayak uydurdu ve dinsel inançlarına sadık, adımlarını doğru atan bir adam olarak ün kazandı.

Sherlock Holmes - 1. CiltWhere stories live. Discover now