Sherlock Holmes'ün Maceraları | 6

622 33 5
                                    

BOSCEMBE VADİSİ'NİN ESRARI


Karımla birlikte bir sabah oturmuş kahvaltı ederken hizmetçi kız bir telgraf getirdi.

Telgraf Sherlock Holmes'dan geliyordu ve şöyle yazıyordu: 'Bana ayıracak birkaç günün var mı? İngiltere'nin batısından Boscombe Vadisi trajedisiyle bağlantılı bir telgraf aldım. Benimle gelirsen sevinirim. Hava ve manzara harika. Paddington'dan kalkan 11: 15 trenine bin.'

"Ne dersin hayatım?" dedi karım bana bakarak. "Gidecek misin?"

"Bilmem ki... Bu aralar çok da hastam var."

"Canım sen de, Anstruther senin yerine halleder. Son zamanlarda rengin soldu zaten. Hava değişikliği sana iyi gelir. Hem, Bay Sherlock Holmes'un maceraları da hep ilgini çekmiştir."

"Bu maceralardan pek çok şey öğrendiğimi inkâr edemem," diye cevap verdim. "Eğer gideceksem bir an önce hazırlanmalıyım. Sadece yarım saatim var."

Kamp kurma konusunda Afganistan'da edindiğim tecrübe sayesinde en azından hızlı ve her zaman yolculuğa hazır bir gezgin olmuşumdur. Sadece birkaç eşyaya ihtiyacım olduğu için kısa sürede hazırlandım ve bir arabaya atlayarak Paddington tren istasyonunun yolunu tuttum. Oraya vardığımda, Sherlock Holmes peronda bir aşağı bir yukarı turluyordu. Üzerindeki gri renkli uzun sehayat paltosu ve bez kasketiyle olduğundan daha uzun ve ince görünüyordu.

"Gelmen çok iyi oldu Watson," dedi. "Yanımda, sonuna kadar güvenebileceğim biri olması benim için çok önemli. Çünkü cinayet yerinden yardım umduğum kişiler ya bu işin ehli olmuyor, ya da çok bilmiş geçiniyorlar. Sen trende pencere kenarında yer tut, ben de biletleri alayım."

Kompartımanda bizden başka kimse yoktu. Holmes yanında koca bir evrak yığını getirmişti. Bunları karıştırıyor, bazılarını okuyor, ara sıra ufak tefek notlar alıyor ve düşünüyordu. Reading'e yaklaştığımız sırada elindeki kâğıtları büyük bir balya haline getirerek üstteki rafa kaldırdı.

"Boscombe Vadisi'nde olan bitenleri duydun mu?" diye sordu.

"Hayır. Birkaç gündür gazete okumadım."

"Londra basını pek ayrıntılı bilgi vermemiş zaten. Demin, gazetelerin son sayılarından kayda değer ayrıntıları toplamakla uğraşıyordum. Anlaşılan bu da çözümü çok basit, şu son derece zor vakalardan biri."

"Söylediklerin biraz çelişkili değil mi?"

"Ama doğrusu bu. Olağanüstü bir katil kesinlikle iz bırakır. Buna karşılık günlük işlenen sıradan cinayetlerin çözümü aslında daha zordur. Bu vakaya gelince, öldürülen adamın oğluna karşı ciddi bir dava açılmış durumda."

"Bir cinayet mi işlenmiş?"

"Öyle olduğu iddia ediliyor. Bizzat kendim incelemeden hiçbir şeye kesin gözüyle bakmam. Önce meseleyi sana, benim de bildiğim kadarıyla birkaç kelimeyle anlatayım.

"Boscombe Vadisi, Ross kasabasından hiç de uzakta olmayan, Herefordshire çiftliğinin kurulduğu vadidir. Bu bölgedeki en büyük toprak sahibi, bir süre Avustralya'da çalışıp para kazandıktan sonra eski memleketine dönen Bay John Turner adında biri. Kendi arazisindeki Hatherley çiftliğini, yine kendisi gibi Avustralya'dan gelen Bay Charles McCarthy adında bir adama kiralamış. Birbirlerini koloniden tanıdıkları için, bir yere yerleşirken birbirlerine yakın olmak istemeleri doğal. Turner daha zengin olduğu için, McCarthy kiracı konumunda kalmış ama sık sık beraber olmalarından anlaşıldığına göre, aralarında herhangi bir sorun çıkmamış şimdiye kadar. McCarthy'nin on sekiz yaşında bir oğlu, Turner'ın da aynı yaşlarda bir kızı var ve her iki adam da dul. Komşu İngiliz aileleriyle, hiç ilişki kurmadan, kendi hallerinde yaşıyorlarmış. McCarthy'ler spora düşkün olduklarından sık sık çevredeki at yarışlarında görülüyorlarmış. McCarthy'nin iki hizmetçisi var: biri erkek, diğeri kadın. Turner'in ise, sayıca daha fazla.En azından yarım düzine civarında. Aileler hakkında toplayabildiğim bilgiler bu kadar. Şimdi gelelim olaya.

Sherlock Holmes - 1. CiltWhere stories live. Discover now