Bölüm 9-Percy

134 11 29
                                    

 Percy kucağındaki Hazel’la beraber koridorda hızla yürüdü ve doğrudan geldiği çıkışa gitti. Şansları varsa o rezil gardiyanlardan bazıları yolunu tıkamazdı.

 Tıkamadılar. Normalde Percy şüphelenirdi, ama şimdi bunu için bile vakti yoktu. Kucağındaki kuzenini küçük hapishanenin ortak koridoruna taşıdı ve ışıklı bir yere gelir gelmez yüzüne baktı. Uykuya dalmış gibiydi.

 “Hazel! Hazel!” yanağına hafif hafif vurdu. Uyumaması gerekiyordu.

 “Hazel!” Percy kızın nefes alamadığını düşünerek boynunu tutup sıkmamaya çalışarak yukarı kaldırdı ve birkaç saniye durdu.

 Percy yutkundu.

 Hazel’ın uyumadığını biliyordu.

 Yavaşça, sanki hala canı yanacakmış gibi hissederek arkadaşının cansız bedenini taş ve tuğladan oluşan zemine bıraktı.

 Hazel her zaman çok iyi, masum ve en önemlisi, bunların hiçbirini hak etmeyen bir kız olmuştu. Normal bir insan gibi yaşamayı, gülmeyi, arkadaşlarıyla gezmeyi, ailesiyle televizyon izlemeyi hak ediyordu. Percy onu çok seviyordu, Hazel, herkese merhametli davranıyordu. Yabani otların arasında yetişmiş bir çiçeğe benziyordu.

 Ve şimdi de ölmüştü.

 Elleri titriyordu. Tek ölen o değil.

 Frank. Leo.

 Annabeth.

 Ve şimdi de Hazel.

 Percy çığlık attı. Onlardan nefret ediyordu. Hepsini yok etmek istiyordu. Tartarus’ta Akhlys’i boğarken yaşadığı güç patlaması içine akın etti ve duvarlar yıkıldı.

 Gardiyanlar bağrışarak etrafa yayıldı. Onlardan yayılan korkuyu hissediyordu. Hepsini yok etmek istiyordu. Aynı o zaman hissettiği zevk içine yayılarak kısmen soğumaya başlamış havadan, ama çoğunlukla dehşetten donmuş organlarını ısıttı.

 Arkadaşlarını sonra şereflendirecekti. Önce bu kendini üstün gören pislikleri yok etmeliydi.

 Percy kollarını kaldırdı. Yerler daha da sallandı, tavan çökmeye başladı. Hepsi ölebilirdi, umurunda değildi. İçinde en ufak bir acıma duygusu hissetmiyordu. Bunu hak etmişlerdi.

 Hazel’ın bedenini kucaklayıp dışarı çıktı.

 Arkadaşını çimlerin üzerine yatırdı ve yanında yere çöktü. Tarçın rengi, kıvırcık saçlarını okşadı. Onu şimdiden çok özlüyordu. Bir anda ölen, bir hiç uğruna göçüp giden dostları zihnine akın etti.

 Luke Castellan. Zoe Nightshade. Silena Beauregard. Charles Beckendrof. Lee Fletcher. Bianca di Angelo. Jason Grace. Frank Zhang. Leo Valdez. Hazel Levesque.

 Annabeth.

 Kız arkadaşı. Kalbinin sahibi. Biricik Bilmiş Kız’ı, daimi yoldaşı. 12 yaşından beri sevdiği, Yeni Roma’da üniversiteye gitme planları yaptığı, çocuk sahibi olmayı, bir yuva kurmayı istediği kız. Ondan sökülüp alınan kız.

 Öfkesi öyle bir kaynıyordu ki patlayacakmış gibi hissediyordu. Başını kaldırıp önündeki kasvetli binaya bakarken dünya bulanıklaştı.

 Onlar. Hepsine onlar sebep oldu.

 Yok edilmeyi hak ediyorlar. Acı çekmeyi.

 Hepsini öldüreceğim.

 Dizlerinin üzerinde doğrulurken yer sarsıldı.

Triumvirate İsyanıWhere stories live. Discover now