"Hayatım boyunca seni gölgede bırakmamak için geri durmam sağlandı! Senin için tüm ordunun yapamadığı şeyi yaptım ve babamızın katilini buldum. Neden bana şükretmek ve zaferimi herkese duyurmak yerine bunu tercih ediyorsun? Herkesin birden benim kral olmamı isteyeceğinden mi korkuyorsun yoksa? "

William George'un kolundan tutarak onunla birlikte gelmesini işaret etti,George hala Edward'ın arkasından bağırmayı sürdürse de bir süre sonra mecburen abisinin davranışlarına uymak zorunda kaldı. Bahçenin içerisine doğru ilerlerken William Edward'a her şeyin yolunda olduğuna dair bir işaret yaptı, George'u sakinleştirebileceğini düşünüyordu. Edward'la her zaman kavga ederlerdi ama abileri olarak her zaman doğru olanı bulmalarını sağlardı.

"Senin sorunun ne George? Abin tahta çıktı ve şimdi yapmak istediğin şey saray halkına kaosu ve kardeş kavgasını vermek mi? Ona destek olmamız gerekiyor. Babamızın zamansız ölümü bizi bölüyor ama birleştirmeliydi."

"Sen onu sevmiyordun bile."

diye mırıldandı George fakat William'ın bir çelik kadar sert bakışları onun bu mırıldanmasını bile susturmaya yetti. 

Edward'dan korkmuyordu ama William'dan çekindiği her halinden belliydi. Onu öfkelendirmenin cezasını küçüklüğünde çokça çekmişti ve bunların çok daha büyüğünü yaşamak istemiyordu. O Edward gibi yumuşak başlı değildi, alttan almazdı ve kesinlikle ona yapılan bir hakareti ödetirdi.

"Beni gölgede bırakmak için her şeyi yapıyor. Sırf her şeyi kendi başına yapabileceğini söylemek için gidip taşradan bir cadıyla evlendi. O kadın kim bilir şimdiden ikimize karşı onu zehirlemeye başlamıştır."

George çenesini çıkmış ve William'ın yanında oturduğu yerden ayağa kalkarak çardağın çevresinde volta atmaya başlamıştı, ona büyük bir şaşkınlıkla bakan William'sa ona neden cadı dediğini anlamaya çalışıyordu. İngiltere'de insanları lanetleyen ve büyü gücüne sahip olan kişilerin olduğu söylentisi kulaktan kulağa yüzyıllardır dolaşıyordu ama kimsenin küçük kardeşi kadar net bir suçlama yaptığını görmemişti. Bir süre onun bir şey söylemesini bekledi fakat aldığı cevap sadece öfkeden derinleşen nefesleri oldu.

"Neden onu bize karşı zehirlesin? Kraliçe olacak George, onun hakkında böyle konuşamazsın. Edward onu seviyorsa biz de sevmeliyiz."

William burada uzun süredir olmamakla birlikte bu suçlamaların hala yersiz olduğunu düşünüyordu ,tanıştığında Edward'ın ona neden aşık olduğunu anlamıştı. Zarifti, güzeldi ve nezaket kurallarına göre davranarak insanları memnun etmesini biliyordu. Saraydaki herkes çok güzel fakat kral için büyük olduğunu söylemişti ayrıca savaşta ölmüş Lancaster komutanında iki tane oğlu vardı fakat hiçbiri kralla evlenmemesi için büyük nedenler değildi. Evlendiği dönemde herkes Lancaster'a hizmet ediyordu. Kimse York'ların İngiltere'yi yönetecek bir hanedan olacağını aklına getirmemişti. 

Bu hala bir cadı olduğunu göstermezdi. William büyüyle alakalı bundan daha hafif ithamlarla canlı canlı yakılan kadınları görmüştü. Öylesine söylenebilecek bir şey değildi.

"Edward'ın av sonrası oraya gitmesi ve bir şarap içtikten sonra birazcık konuştuğu bir kadına aşık olması sonra her gün onu görmek için oraya gitmesi sana mantıklı geliyor mu? Şarabın içerisine bir şey koymuş ve onu kendine aşık etmiş olmalı. Lancaster'ın tahta çıkaracak bir oğlu kalmadı şimdi de büyüyü deniyorlar. Sen burada olmadığın için Edward'ın halini görmedin. Aşkından ölecek gibi duruyor ve her saniye süzünerek içini çekiyordu. Bir kraldan çok bir aptal gibiydi."

William derin bir iç çekerek kardeşine oturmasını işaret etti. 

Edward'ın Elizabeth'in ismini söylerken ya da onun hakkında düşünürken gülümsemesi gayet doğaldı, bu süzünme değildi ve kesinlikle bir aptal olduğunu göstermiyordu. Belki George sadece onun aşık olduğu biriyle evlenmesinden ve tahta çıkmasından rahatsız olmuş, ilginin artık tamamen onda olduğunu düşünerek kıskanmıştı. Artık bir kraliçesi olduğuna göre Edward'ın varisleri olabilirdi ve bu sayede George o ölse bile tahta çıkamazdı. Her zaman kralın kardeşi Clarence Dükü George olarak anılır fakat asla daha ötesine geçemezdi. Bu onun için belki yaşayabileceği en büyük utançtı çünkü annesi Cecily her zaman ikisinin kaderinin de mükemmel olacağından bahsederdi. Eh, herkesin mükemmeli arama biçimi farklıydı.

Mind Kingdom/HannigramWhere stories live. Discover now