[4.0]

43.6K 2.2K 1K
                                    

Perdenin Ardındakiler-Ellerim Seni İstedi

***

Geldiğim bu güne kadar aşk denilen illet duygunun tam olarak nasıl bir şey olduğunu düşünmemiştim. Etrafımda gördüğüm ya da filmlerde izlediklerimin etkisi sonucunda istediğim tek şey o duygunun merkezinde olmaktı. Özenmiştim fena hâlde.

Ama maalesef ki hayatta istediğimiz her şey gerçekleşmiyordu.

Benim istediğim de olmamıştı.

Olmamıştı çünkü şu an bir aşkın merkezinde değil de kenarında kıyısında kendi kendime savruluyor gibiydim. Ya da gibisi fazla mıydı bilmiyordum ama bendeki vaziyet buydu.

Rabia'nın gidişinin üzerinden saatler geçmişti. Ve benim kendimi odaya kapatıp dışarı çıkmamamın üzerinden de. Hilal, Neslihan ve de Ahmet neler olup bittiğini merak etse de onlara şimdilik bir şey diyememiş ve tıpış tıpış odama gelerek kendimi yatağa atıvermiştim.

Onların böyle bir şeyden haberi var mıydı bilmiyordum. Ortada böyle bir şey var mıydı onu da bilmiyordum ama nedense bir tarafım Rabia'ya oldukça inanıyordu. Bunun sonucunda da aklımda bir sürü soru işareti oluşuyordu.

Boşta olan elimi saçlarımın arasından geçirip yattığım yerden yavaşça doğrulduktan sonra bakışlarımı tam karşımda olan aynaya çevirdim. Dolabımda sabitiydi ve kendimi görebiliyordum. Bitkin bir hâlimle hiç de iyi bir vaziyetteymiş gibi durmuyordum.

Alçılı kolumu da unutmayalım tabii.

"Ay!" diye iç geçirmekten alıkoyamadım kendimi. İçim şişmişti artık. Bu durumda olmaktan da bu duyguları hissetmekten de gerçekten çok sıkılmıştım. Hele de sonucunu kestiremediğim, tahmin edemediğim bir durum olduğu için daha da sıkılıyor ve bunalıyordum.

Derin bir nefes alarak yatağa uzattığım bacaklarımı yavaşça aşağı sarkıttıktan sonra oturduğum yerden de kalktım. Eş zamanlı olarak da balkondan duyduğum kırılma sesi ve hemen ardından da "Ananı sikeyim!" diye savrulan bir küfür beni kısa çaplı bir şoka uğrattı.

O ses Bahadır'a mı aitti?

Şokla açılan gözlerim, balkonun bulunduğu yere kaydığında camın arkasında beliren silüet girdi görüş alanıma. Şaşkınlık ve sinirle karışık bir tonlamayla "Yok artık!" derken olduğum yerde dikilmeyi bıraktım ve o tarafa doğru giderek balkon kapısını açtım. O esnada görüş alanıma giren Bahadır, kırılan saksıyı toplamak için eğildiği yerden usulca doğruldu ve ürkekçe bakan elalarını bana çevirdi.

"Selam." dedi bir elini usulca sağa sola doğru sallarken. "Buraları biraz batırdım ama sorun olmaz umarım."

"Salaksın!" dedim bir ona bir de kırık saksı parçalarına bakarken. "Ne diye buraya kadar geliyorsun? Hadi geldin ne diye balkonuma çıkıyorsun ya! Ne zorun var senin?"

"Dayanamadım." dedi omuz silkerek. Bu cümlenin ardından dudaklarını adeta küçük bir çocuk gibi bükmesi bir anlığına tebessüm ettirecek olsa da kendimi hemen topladım ve bakışlarımı aşağı doğru çevirdim.

Merdiven dayamıştı.

"Salak." dedim bir kez daha. "Ya buna çıkarken aşağı düşseydin. Hiç düşünmüyor musun sen kendini?"

"Hayır." dedi rahat bir tavırla.

"İyi halt ediyorsun." derken geriye doğru çekildim ve "Şimdi buraya nasıl çıktıysan öyle in ve buradan defolup git." dedim. "Annem ve babam salondalar. Görmesinler."

Art arda söylenmelerim karşısında usulca omuz silkti ve kırık saksı parçalarını ayağıyla ittirerek bana doğru bir iki adım attı. Ben ise bu hareketi karşısında geriye doğru çekildim.

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin