[2.7]

46.4K 2.4K 750
                                    

Mavi Gri-Aklımı Kaçırdım

***

Neslihan Akpınar

Dizlerime uzanmış bir şekilde telefonundan oyun oynayan Ahmet'in saçlarını usulca örerken kıkırdadım. Şu an oynadığı oyuna o kadar odaklanmıştı ki saçlarıyla ne yaptığıma bakmıyordu. O dalgınlıkla ellerimi hissettiği bile meçhuldu. Gerçi hissetse bile oynuyorum zanneder ve sesini çıkarmazdı.

"Hay sokayım ya!"

İşittiğim sinirli sesi, ellerimi saçlarından çekmeme sebep olurken bakışlarımı ondan çektim ve televizyona çevirdim. O esnada
"Oynamıyorum oyun falan!" diye söylenmişti. Bakışlarım tekrardan ona dönerken telefonunu yanındaki boşluğa koydu ve dizlerimden kalkıp oturur pozisyona geçti.

"Seninle ilgileneyim biraz."

"Zahmet olacak ama..."

Oturduğu yerde bana doğru kayarken bir elini belime götürüp beni iyice kendine çekti ve burnumun üzerine bir öpücük bıraktı. Öpücük karşısında gözlerim saniyelik de olsa kapanıp açılırken hissettiğim şeylerin etkisiyle tebessüm ettim ve kollarımı boynuna sardım.

"Özlüyorum seni." dedi bu sefer de. "Her gün görmeme rağmen hem de."

"Çünkü pek fazla baş başa kalamıyoruz."

"Aynen öyle." diyerek belimdeki elini sıkılaştırdığında bakışları usulca dudaklarıma kaymıştı. "Ama bak, şimdi baş başayız."

Bakışlarım kısa bir anlığına örük olan saç tutamına kaydıktan sonra gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp tekrardan ona baktım. "Evet, öyleyiz." dedim ardından. Yüzüne memnun olduğunu belli eden bir gülümseme yerleştirirken boynuma doğru yaklaşıp küçük bir öpücük bıraktı.

Öpücük içimdeki kelebekler oradan oraya uçuşmaya başladığında boynunda olan ellerimi saç diplerine daldırdım. Gözleri kapanıp açılırken boynumdan bir kez daha öpmüş ve dudaklarını da yanaklarıma doğru usulca çıkarmaya başlamıştı.

Dudaklarıma ulaşacağı esnada evin içinde duyulan zil sesi, ikimizi de gerçek hayata döndürürken Ahmet'in benden geri çekilip gözlerini sinirle kapatıp açtığını gördüm.

"Ulan kim geldi bu saatte?"

"Açmadan bilemeyiz."

"Açmayalım." dedi tekrardan bana doğru yaklaşırken. "Çalar çalar gider."

Zilin bir kez daha çalması onun bu hayalini suya düşürürken sinirle soludu ve "O zili gelen kişiye sokacağım." diye söylenerek salondan ayrıldı. Arkasından "Sakin ol!" demem ona zerre işlememişti tabii.

Kısa süre içinde Ahmet yanında Bahadır ile salona girdiğinde gelip yanıma oturmuştu. Bahadır da karşımızda kalan koltuğa oturduktan sonra bana bakıp "Ne bu bundaki sinir?" diye sordu. Elimi boş ver dercesine salladığımda ise "Bir şey mi yapıyordunuz?" dedi bu sefer de.

"Hayır, ne yapabiliriz ki?"

"Gelmeseydin yapabilirdik."

Ahmet'ten gelen yanıt, gözlerimin şaşkınla arlanmasına sebep olurken hiç düşünmeden dirseğimle karnına vurdum. Dudaklarından acılı bir inleme dökülürken de elimi göğsümden aşağı doğru kaydırıp alaylı bir tavırla  "Oh olsun sana!" diye konuştum.

"Saçı da örülü bunun."

Ahmet'in bakışları Bahadır'a dönerken "Ne diyorsun?" diye sordu. "Ne saçı, ne örgüsü?"

ÇIKMAZ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin