Bölüm 49

21.8K 1.9K 3.2K
                                    

Kıyamadım size sınır geçmeden atayım dedim😻

SINIR +600 VOTE +3000 YORUM.

Dizlerim titriyor, nefeslerim aralıyor ve artık aklım hiçbir şeyi almıyordu. Duman neden bağırmıştı? Ona bir şey olmuş olabilir miydi? Bu düşünce kalbimi resmen ağzıma getirdi ve şiddetli bir ağrı göğüs kafesimin etkisi altına aldı. O an, acıyan dizlerim ve yanan avuç içleri umrumda değildi. Büyük ağacın dibinden hızlıca kalktım ve Duman'ın gittiği, sesin geldiği yöne doğru hızlıca koşmaya başladım. Bu soğukta öyle terliyorum ki sanki ayaklarımın altında ateşler yanıyordu.

Yaklaşık 100 metre koştuktan sonra, "Duman!" diye bağırdım ancak bağırmamla aniden attığım adımla beraber bir yere doğru yuvarlanma bir oldu. Tıpkı Duman gibi bir çığlık da benden koptu.

Diyorum ben şans yok bende.

O sırada arkamdan gelen Başağın bağrılını duydum ve inleyecek, "Gelmeyin, göçük var!" dedim ve zar zor daha da acıyan dizlerime kalçamın üzerine oturdum. Allahtan düşerken kollarımı kafama siper etmiştim de olası kırılma gibi durumları engellemiştim. Gözlerimi olduğum yerde gezdirdim. Toprak kokan, oldukça derin olan bir kuyuyu. Üstüm başım toprak olmuştu ve üşüyordum. Korkudan vücudum titriyordu.

"Ahh," duyduğum kısık şnleme sesiyle gözlerim irice açıldı ve karanlıkta etrafı iyice izlemeye başladım. O seste nereden geldi? "Duman?" dedim tereddüt içerisinde. O olabilir miydi? Gerçi bu tarafa doğru gelmişti başka yöne sapmadıyda buraya düşmüş olma ihtimali yüksekti. Büyük bir cesaret ile ağrıyan sağ bacağıma inat ayağa kalktım ve topallayarak derin çukurun içerisinde gezmeye başladım. Biraz ileride gördüğüm karayı nefesimi tutmam için yeterliydi. Bu, oydu. Cüssesinden tanımıştım. Ayağımın el verdiği kadar hızlandı ve hemen yanına kendimi attım. Yüz üstü yatıyordu ve kafasını taşa çarpmıştı.

"Duman! Amam Allah'ım. Ne oldu sana böyle?" dibine çöktüm onu yavaşça, fazla sarsmadan kendime çevirdim. Yüzünün yarısı kan içerisindeydi. Gözlerim korkudan dolarken tekrar ve tekrar lanet ettim bu oyuna.

"Gözlerini aç." kımıldamıyordu. Sesi dahi çıkmıyordu şimdi. Beyin kanaması falan geçiriyor olabilir miydi? Korkuyla gözlerimi kocaman açtım ve nefes alıyor mu diye bakmak için üzerine eğildim. Kulaklarımı kalbine dayadım. Fakat, hissettiğim ılık nefes ve başımın üzerine konan tatlı öpücük beni dumura uğrattı.

Soğuk soğuk terledim ve usulca kafamı kaldırdım. Kısık gözlerinin ardından, yakışıklı suratıyla bana öyle bir bakıyordu ki nefesi nereden alacağımı unuttum. Kalbim, maratona koşmuş gibi gürültüyle atıyordu. Onun ela gözleri beni bitirmek veyahut öldürmek için yaratılmış olabilir miydi? Uzakken ona karşı koyabilirim ama bu kadar yakınken imkansızdı. "İyi misin?" Sesim, fısıltı dan ibaretti. Nefesimin yüzünü okşadığına emindim. Vücudu gevşemeye başladı, başta kendimi çok fazla sıkıyordu.

"Gözlerine bakarken nasıl olduğum hakkında en ufak bir fikrim yok." dedi boğuk sesi ve ufak gülümsemesiyle. Onun gibi dudağımın ucuyla gülümser gibi oldum ve sağ elimin işaret parmağını kaldırıp alnındaki yaraya fazla baskı uygulamadan dokundum. "O zaman bu, nasıl olduğuna yardımcı olur." demem ile inlemesi bir oldu. "Sanırım pek iyi değilim."

Acıyla budışan yüzüne üzüntüyle baktım ve başını dizlerimin üzerine koydum.

"Ezgi? Neredesin?" Başağın kuvvetli sesi çok uzaktan gelmiyordu. Gözlerimi kuyunun tepesine çevirdim.

"Buradayım. Duman da yanımda! İyiyiz. Duman biraz yaralanmış."

Başağın 'Hi!' diye ses çıkardığını duydum. "Yaşıyor mu?"

Şimdi ben gözlerimi devirmeyeyim de ne yapayım? "Ölmüş Başak. Şimdi selasını okuyacağım. Buradan çıkınca da helvasını yaparız artık."

Duhan'ın öksürdüğünü, Meten'in güldüğünü ve Başağın hala beni ciddiye alıp, "Ay yazık çok iyi çocuktu ama biraz mendebur gibi bir şeydi. Bir soğuktu sanki. Senden elektrik aldığım kadar ondan alamadım vallahi Duhancığım." demesiyle gözlerim yerinden çıkacak gibi irileşti. Yok artık! Resmen ölmüş, pardon yalandan ölmüş adamın arkasından dedikodu yapıyordu. Bu kadar da olmazdı yahu pes doğrusu.

Duman homurdandı," Seni duyuyorum Başak. " bunu dişlerinin arasından söylemesi dudaklarımı dişlememe neden oldu. Şerefsiz çok yakışıklıydı.

"Ay, ölü hortladı resmen! Duhan, hadi kaçalım sevişecek yerler bulalım."

Hay senin sevişme merakın da sana da... Fakat her ne kadar sinir bozucu olsa da kendimi gülmekten alıkoyamadım. Ayaklarımı hareket ettirek yüzümü Duman'ın yüzüne eğdim. Kanı durmuş gibiydi ama olası ihtimale karşı orayı sarmam gerekiyordu.

" Sizi çıkarmamız gerek. Orada durumlar nasıl?" dedi Duhan kuyudan aşağı kafasını sarkıtarak. Anlaşılan temkinlice oraya yaklaşmış ve nerede olduğumuzu tespit etmiş olmalıydı. "Biz iyiyiz ama bugünlük dinlenelim kurtarma çalışmalarına yarın başlayalım."

Emin olmak istercesine bize bakmaya devam ettiğinde Duman elini kaldırıp okey işareti yaptı. Bu demek oluyor ki evet Ezgi'yi dinle abicim. Bence öyleydi. Duhan, birkaç saniye daha bize baktıktan geri çekildi ama ağzı hiç susmayan Başak bu sefer Mete'ye sarmıştı. "Pişt, deli fırtına. Sen işlemeyi seversin şunların üzerine bir işesene hem yaralarını temizlerler." bunu söylerken öyle eğleniyor gibi çıkıyordu ki sesi burada çıktığımda o karamel saçlarını tek tek yolacaktım.

"Defol Başak!" diyerek adeta hırladım yukarıya doğru. Mete ise sırıttığına emin olduğum ses tonuyla konuştu. "Aslında iyi fikir, denesek mi?"

"Çıktığımda erkekliğinden olmak istemiyorsan kapa çeneni ve mümkünse birkaç kilometre uzakta dur benden." demem ile sesler kesildi. Anlaşılan pes etmişlerdi. İsabet olurdu!

Oflayarak tekrardan Duman'a baktım. Dikkatlice beni izliyordu. Çatık olan kaşlarım aniden söndü ve aniden etrafımı saran utanma duygusu yanaklarımı kızarttı. "Utandığında fazla tatlı oluyorsun."

Dudağımı Ağzımın içerisine yuvarladım. "Sen bana küs değil miydin?" sırf utangaçlığımdan kurtulabilmek için konuyu değiştirdim. Bakışları derinleşti ve bir hüzün dalgası geldi geçti. Söylediklerim... Çok mu ağırdı?

Sustu.

"Seni kırdım değil mi?" sözler ağzımdan adeta hüzünlü şarkı gibi çıkıyordu. Onun gönlünü almak istiyordum ama bunu yaparken daha da kırmaktan korkuyordum.

"Cevabını bildiğin sorular sorma." derken keskin bir nefesi ciğerlerine misafir etti. Dizlerimde yatmaya devam ediyor olsa da şimdi gözleri gökyüzündeydi.

"Özür dilerim. Amacım seni kırmak değil bir şeylerin attık kafamı yiyip bitirmemesi içindi. Her görevde tehlikeli şeyler atamamız ama sizin basit şeylerle kurtulmanız beni çileden çıkardı. Ama sonra dedim ki çocuk bilse neden buradan çıkmak istemesin, bizim o halimizi göre göre. " sessiz kalmaya devam etti, hiçbir şey söylemedi.

"Aptallık ettim. "dedim üzüntüyle iç çekerek. Gözlerini kaldırdı ve gözlerime dikti.

" Asıl aptallık o gün seni susturmak için dudaklarına yapışmamış olmam. " diyerek dirseklerini yere yasladı ve dizlerimin üzerinde yükseldi. "Şu an olduğu gibi. "

Ardından, öyle bir istekle atıldı ki dudaklarıma tüm kan vücudumdan çekildi ve ben o anın içinde kayboldum.

Zaman duramazdı belki ama etrafımızda döndüğüne emindim.

...

Ah benim çörekli kekleri, siz büyüdünüz de öpüşüyor musunuz?

Yerim sizi.

İnstagram üzerinde Duhan, Duman, Ezgi ve Başağın fotoğrafları mevcut.

İnstagram :crktulay

Seçim Senin Where stories live. Discover now