G

19 4 0
                                    

Hande otobüsten inip otelin konumuna bakmak için telefonun ekranına bakmıştı ki Gürcan'dan gelen "umarım bu akşam için verdiğin sözü hatırlıyorsundur" mesajını görünce yutkundu. Tamamen aklından çıkmıştı. Otel ayarlamakla uğraşırsa vakit kaybı olurdu. Zaten yeterince uzaktı. Hatta otobüs ile yetişebileceği, yetişse de hazırlanabileceği meçhuldü.

Cüzdanında yeteri kadar parası olmadığı için gideceği yolun yarısını taksiyle ile yarısını ise otobüsle gidip otele vardı. İlk önce taksiye binmesinin sebebi bulunduğu yere göre daha çok binebileceği otobüs seçeneğinin olmasıydı taksiden indiği yerde. Böylelikle hangisi önce gelirse ona biner zaman harcamazdı. Asansöre bindiğinde ter içinde kalmıştı. Duş alması da gerekiyordu şimdi.

Kapıyı tıklatıp geri çekildi. Açılır açılmaz da "kusura bakma işim yeni bitti. Ama hemen hazırlanacağım. Söz" dedi Hande, Gürcan'ı görür görmez.

"Sakin, sakin, sakin" dedi Gürcan böyle bir panik ile karşılaşınca. Hande içeriye girip, "bir saate hazır olurum" dedi telefonunun ekranına bakarak.

"Tamam. Benim ufak bir işim var. Konferans salonunda arkadaş notlarını unutmuş. Geri döndüğü için ameliyatı var diye ben gidip bakacağım"dedi Gürcan durumu açıklamak amaçlı. "Sen rahat rahat hazırlan" dedi Gürcan büyük valizi gösterip.

"Tamam." Dedi Hande de valize bakıp. "Ha Gürcan, nasıl giyinmeliyim?" Diye sordu. İlla resmi giyinmesi gerekiyor muydu?

"Nikaha gider gibi mesela" Dedi Gürcan ellerini iki yana açıp. "Ben yemek daveti için bir şeyler koymasını istemiştim. Resmi bir ortam olacak" dedi ve kapıya yöneldi.

"Yemeğe geleceğimi önceden de biliyordun yani" dedi Hande direk kaşlarını kaldırıp.

"Bir şekilde ikna ederim diye düşünmüştüm. Senin yardımsever yönünü kullanırdım yine de kabul ettirirdim" dedi ve göz kırpıp odadan çıktı.
Hande odanın açık kapısından gözüken valizin yanına gitti. Kadife bir elbise ilgisini çekmişti. Bordo renkli uzun kollu bir elbiseydi. Hande elbiseye aşık olmuştu ama diğer kıyafetlere de göz gezdirdi. Valizdeki topukluyla da oldukça şık gideceğini düşündüğü bu bordo elbiseyi yatak üzerine atıp duşa girdi.
Geri çıktığında telefonundaki cevapsız aramayı gördü. Üzerine basıp geri aradı.

"Hande hanım merhaba Sevil ben, Balviya Dergisinden arıyorum.Yazının çoğaltılması için izin belgesini bugün imzalamanız gerekiyordu." diyince kadın, Hande'nin endişe tüm vücudunu sardı.

"Merhaba Sevil hanım, Gürkan hoca bana bu konuda bilgi vermemişti. Ama bana bugün yanınıza uğrayacağını söylemişti. Belki daha yolda olabilir. Konuşup hemen size döneceğim" dedi Hande. En son bu sabah başka bir dergide yazının çoğaltılması için izin imzalamaya gideceğini söylemişti. Ama Hande'nin de imzasının lazım olduğundan bahsetmemişti.

"Bekliyorum, bir saat sonra kapanıyor ofisimiz yalnız. Çabuk olursanız iyi olur" dedi kadın.

"Tamam" dedi Hande ve direk Gürkan'ı aramaya başladı. Hande üçüncü arayışının ardından dördüncüsünde meşgul yiyince mesaj attı.
'Çok acil beni ara. Dergiden aradılar' yazdı.
Saçlarını taramaya ve ardından kurutmaya başladı Hande.

Tekrar arama düşünce telefonuna açtı hızlıca.
"Efendim Sevil hanım?" Dedi Hande.

"Gürkan Bey'e ulaşmanın bir yolu varsa ulaşırsanız iyi olur. Kapatmamız ve matbaaya gitmemiz gerekiyor" dedi kadın.

"Telefonuna bakmıyor, ben de şehir dışındayım. Bir gün gecikme olsa olmaz mı?" dedi Hande.

"Yani bakın bizi de zor durumda bırakıyorsunuz. Bu derginin matbaaya gönderim tarihi var. Diğer yazıları bekletemeyiz. Matbaaya sıramızı kaçırırsak bir gün değil bir hafta bekleriz." Dedi kadın.

"Anlıyorum. Ben tekrar ulaşmaya çalışayım" dedi Hande.
"Bekliyoruz" dedi ve kapattı kadın.
Canı sıkılmıştı bu duruma. Aklına bin bir türlü fikir geliyordu.

Hande makyaja geçtiğinde tekrar aradı ama açılmamıştı. Ardından Gürcan'ı aradı.

"Yoldayım, geliyorum" diyerek açtı Gürcan telefonu.

"Gürcan, Gürkan ile en son ne zaman görüştün?" Diye sordu Hande bunun üzerine. Bir yandan da tek elle rimel sürmeye çalışıyordu. Kızın hazırladığı makyaj malzemelerinin fiyatlarını toplasan Hande'nin üç aylık market alışverişine eş değer çıkardı.

"Seninle birlikte konuştum en son. Ne oldu?" Diye sordu Gürcan.

"Dergiye imza atmaya gitmesi gerekiyormuş da. Ulaşamıyorum. Bir saat sonra dergi de kapanıyormuş. Nerdeyse bir an gitmesi gerekiyor. Unuttu mu artık bilmiyorum o imzayı " dedi Hande.

"Hadi ya. Aslında böyle şeyleri atlamaz o ama ben de bir arayım bakalım" dediğinde Gürcan, Hande telefonu "tamam" diyerek kapattı. Ardından takı seçmeye çalıştı. Küpeleri taktıktan sonra gitmek için hazırdı. Saçlarını tekrar tekrar taradı, yatağa oturup Gürkan'ı aradı ve meşgul çalınca Gürcan ile konuşma ihtimalini düşündü.

Kapı açılınca hemen odadan çıktı. "Hoşgeldin. Konuştun mu?" Diye sordu Hande gözlerini açıp.
Gürcan kafasını sallayıp "acil başka işi çıkmış" dedi.

"Ee ne zaman bitermiş o işi?" Diye sordu Hande.

"Bilmiyorum" dedi Gürcan.

"Acil çıkan işi neymiş bu arada önemli bir şey mi?" Diye sordu Hande. Biraz da korkmuştu. Gürcan'ın not kağıtlarını savurarak masaya bırakışı, yüz ifadesi bunları doğrular netelikteydi.

"Önemli olmalı." dedi koltuğa çöküp Gürcan. Başını geri yaslarken "ne yapıyor ben de anlasam" dedi Gürcan sessizce. Hande böyle bir cevaba çok sinirlenmişti. Bir kaç saniyesini alırdı Gürkan'ın işim var demesi. Neden mesaj atmıyor veya açıp söyleyemiyordu telefonda? Bu kadar önemli ne olabilirdi ki?

"E ne olcak şimdi? Yazının yayınlanmama durumu olur mu ki?" Dedi Hande endişeyle.

"Bir saniye" diyerek çalan telefonu kulağına götürdü Gürcan. Hande bunun üzerine bu durumu nasıl kurtarabilirim diye düşünmeye başladı.

"Bir şekilde halleder. Sorun etme" Dedi Gürcan sessizce Hande'nin bacağına dokunup. Hande bunun üzerine başını salladı.

"bekleyelim mi hallolmasını" dedi Gürcan telefon görüşmesini bitirdiğinde.

"Hayır, çıkabiliriz" diye mırıldandı. Hala endişeliydi.

Askıdan ceket ve çantasını alıp Gürcan'ın arkasından asansöre bindi. İkisi birlikte sessizce yemek yenilecek yere gelmişlerdi. Hande, Gürcan'ın fikrine rağmen telefonunun ekranına bakıyordu.

"Her şey hallolur bir şekilde de. Senin bu yaptığın biraz fazla değil mi?" Dedi Gürcan kapıdan içeri girerken. Uzunca bir masanın boş kısımlarından gözlerine kestirdikleri yere oturdular.

"Elimde değil işte. Sorun olunca strese giriyorum" dedi Hande.

"Gözlerini kapat ve bir kaç dakika sonra her şeyin düzeleceğini hatırla." Dedi Gürcan göz kırpıp. "Ayrıca kötü zamanlar olabilir. Hiçbir acı ilk günkü tazeliğinde kalmaz" dedi Gürcan. Hande hak verdiğini belli eden bir tavırla başını salladı.

"Haklısın. Ama o an insan kendini kaybediyor" dedi Hande.

"Huy değiştirmek kolay değildir. Sadece davranışlarının farkında ol. Bunu yaptığını fark ettiğinde kendini sakinleştirmeye çalış. Örneğin arabada buraya geliyorken zil sesi sonda olan telefonunun ekranını defalarca kontrol ettin. Kontrol etmek karşındaki kişinin davranışını hızlandırmaz. Bir dahakine sadece çalmasını bekleyerek bu huyunu düzeltmeye başlayabilirsin." dedi Gürcan.

Hande izlenilmiş olduğu için ve içindekini bu derece açık bir şekilde ortaya sunduğu için kendinden utanmıştı. Bir yanı Gürcan'ın dediklerini uygulamaya karar verirken diğer yanına sıcak basıyor, Gürcan'a karşı açık çek olmaktan bir an önce vazgeçmek istiyordu.

ARDINDAKİ AŞKWhere stories live. Discover now